Karadeniz Ereğli’de doğmuş büyümüş Hediye Biliç, birden
fazla lisans eğitimi almasına rağmen müzikte karar kılmış ve Sakarya’da konservatuar
eğitimini tamamladıktan sonra İstanbul’a yerleşmiş. Hem solist olarak hem de
keman çalarak sahne deneyimini kazanan Biliç, ağırlıklı olarak kendi
bestelerinden oluşan ve “Sildim Adını” taşıyan 6 şarkılık ilk albümünü ise 2014’de
yayımlamış.
2015’de “Al Yanına”, 2017’de “Alışamadım” ve “Yolunu Bulur”
teklileri ile dinleyici karşına çıkan Hediye Biliç’in yeni teklisi ise
geçtiğimiz günlerde yayımlandı. “Çevrimiçi” adını taşıyan şarkının söz ve müziği
Zeki Güner’e ait, düzenleme ise Genco Arı tarafından yapılmış.
Malum, artık telefonsuz bir hayat düşünemiyor, her şeyi
telefonlarımızda birlikte yaşıyoruz. Hatta aşklarımızı bile… Adından da
anlaşıldığı üzere bu şarkı da bu zamanlara ait, cep telefonlarıyla akıbeti
şekillenen bir aşkı anlatıyor. “Bakıyorum durumun çevrimiçi,” diyor kız
sevgilisine. Bu tek başına bir kıskançlık sebebi; hatta ayrılma sebebi bile
olabilir. Böyle bir zamanda yaşıyoruz artık.
Şarkılarında bir hikâye anlatabilen şarkı yazarlarından biri
Zeki Güner. Bu şarkıda da içine biraz da espri ve provokasyon (“sevişip sevişip
hiç gelme”) katarak zamanın ruhuna uygun bir hikâye yakalamış. Genco Arı’nın
düzenlemesi de hem günün ritmini yakalıyor hem de dikkatli kulak verdiğinizde
fark edeceğiniz incelikli müzikal tatlar barındırıyor. Hediye Biliç ise temiz
şarkıcılığı ile bütünü tamamlıyor. Şarkının bir yerinde sürpriz bir şekilde Zeki Güner de sesiyle eşlik ediyor Biliç'e.
Hoş, hafif, eğlenceli, bir şarkı “Çevrimiçi”. Klibi de öyle.
Yaz için limonata tadında.
(10 Ocak 2018 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Ferhat Göçer “yuvaya” döndü. 2005 yılında ilk kez DMC ile çıkmıştı albüm yolculuğuna. İlk beş yılın sonunda Emre Müzik’le devam etmiş, ikinci beş yılına ise Erol Köse ile başlamıştı. Ferhat Göçer’in yeni albümü “Bu Kalp İçinde Teksin”, 2017 yılının Aralık ayında DMC etiketi ile yayımlandı.
(23 Mart tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Pop müzikte iyi şarkı yazmanın formülü nedir? Dinleyicinin kafasını karıştırmayacak, aksine kulağına ve diline kolay yerleşecek bir melodik örgü ve etkili sözler. Evet, binlerce başka formül üretilebilir ama şarkı formu icat edildiğinden beri popüler olmuş her şarkının çatısı aynı şekilde kurulmuştur. Mesela çok bildik, çok tanıdık, belki daha önce milyon kez anlatılmış bir şeyi anlatırsınız şarkının sözlerinde ama öyle bir anlatırsınız ki ilk defa siz anlatmış gibi olursunuz. Bir de bu sözleri A + köprü + nakarat trafiğinde ilerlemesi neredeyse kaçınılmaz şarkının müziğiyle etle tırnak misali kaynaştırabildiyseniz “iyi” şarkınız servise hazırdır.
Müge Zümrütbel’in yeni teklisi “Sus”, geçtiğimiz günlerde Sony Müzik etiketiyle yayımlandı. Yıllardır müzik piyasasının içinde olan Zümrütbel, ilk albümünü 2015 yılında piyasaya sürmüştü ama albümler döneminin bitme noktasına geldiği şu zamanda o albümün nice güzel şarkısı, nice albümün nice güzel şarkısı gibi yeterince duyulamadan dijital âlemin kalabalığına karıştı anlaşılan. Çünkü bu yeni şarkı o albümden değil (ki zaten Müge Zümrütbel firma da değiştirmiş bu arada.)
İlk paragrafta bahsi geçen (popüler müzikte)“iyi şarkı” matematiğini çözmüş sayılı yakın dönem besteciden biri olan Zeki Güner’e ait bir şarkı “Sus”. İhanete uğramış bir kadının kırgınlığını, sitemini ve nihayet (şarkının nakaratında) isyanını anlatan, ama alabildiğine yakından adeta içeriden anlatan, vurucu bir şarkı.
Müge Zümrütbel gibi sesini nasıl kullanması gerektiğini iyi bilen bir şarkıcının dilinde, sesinde etkisini iliklerinize kadar hissedebiliyorsunuz şarkının. Yani doğru şarkı, doğru şarkıcı ile buluşmuş. Hakan Yeşilkaya’nın hiçbir abartıya kaçmayan düzenlemesi de bir başka artı değer olmuş ve toplamda azımsanmayacak kadar iyi bir iş çıkmış ortaya. “Keşke günümüz pop müziğinde böylesi şarkılar daha çok yapılabilse ve yapıldığı kadar da duyulabilse,” dedirten bir iş.
(10 Kasım 2016 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Kendi’nin ilk teklisinin yayımlandığı 2009 yılından bu yana müzikte çok belirgin, çok fark edilir bir iş yaptığını söyleyebilmek zor. Ama en azından buna çabaladığı da bir gerçek. Güzel bir genç kadın, dans eğitimi de almış, şan dersleri de. Sesinin sınırları içerisinde, ana akımın tam ortasına denk düşecek şarkılardan yana çizmiş yolunu. İyi bir şarkıcı olduğunu söyleyebilmek zor ama bu zamanda bunu kamufle etmek mümkün olabiliyor, biliyorsunuz. Hele ki amaç yüksek sanat değil, güncel popsa. İş ki zekice bir taktiğiniz olsun.
Ne çare, Kendi’nin taktiğinin pek akılcı olduğu söylenemez. Kendi yapım şirketini kurup kendi şarkılarını yayımlamak belki belli bir güce ulaşmış şarkıcılar için avantajlı olabilir ama Kendi çapında bir isim için, şarkılarını duyurabilmek adına ciddi bir handikap. Nitekim bir süre önce yayımlanan yeni mini albümü dijital âlemin kalabalığında kendi başına fark edilmeyi bekliyor.
“Kim Kime Dum Duma” adı verilmiş ve Kendi Müzik etiketiyle yayımlanmış bu mini albümde 5 şarkı ve bir “remix” versiyon var. Şarkılardan üçü daha önce tekli formatında yayımlanmış şarkılar. Alper Narman ve Onur Özdemir imzalı “Oh Oh”, bir seda Akay - Garo Mafyan şarkısı olan ve daha önce Niran Ünsal tarafından seslendirilen “Beyaz Sevda”nın yanı sıra Zeki Güner şarkısı “Kovuldum”, Kendi’nin yakın zamandaki denemeleri ve her biri altında güçlü imzalar olan, “hit” potansiyeline sahip şarkılar. Dijital platformlardaki tıklanma sayılarına bakıldığında da özellikle ilk iki şarkı belirli bir ivme yakalamış görünüyor. “Kovuldum” ise iyi bir şarkı olmasına karşın Kendi’ye uygun bir şarkı olmadığından olsa gerek, yeterince dikkat çekmemiş gibi.
Mini albümdeki iki yeni şarkıya gelirsek… Sözü, müziği ve düzenlemesi Burak Buluç’a ait olan “Karar” neresinden baksanız bütün klişeleriyle tipik bir Demet Akalın şarkısı. Kötü mü? Değil. Kendi matematiği içinde doğru bir şarkı. Ne var ki tipik Demet Akalın şarkılarının Demet Akalın’dan başka şarkıcılarda aynı etkiyi yaratamadığının sayısız örneği var pop müzik geçmişimizde. Albümde bu şarkının bir de Cem İyibardakçı tarafından yapılmış “remix” versiyonu var.
Diğer yeni şarkı ise söz ve müziği Cem Özsancak tarafından yazılmış, düzenlemesi Emre Aşkın tarafından yapılmış “Kim Kime Dum Duma”. Melodik olarak daha parlak, daha ayırt edilebilir bir şarkı “Kim Kime Dum Duma”. Genç bir besteci – aranjör ikilisinin elinden çıktığı hemen fark ediliyor. Keşke bu genç isimlerin bu şarkıyı bir şekilde Ajda Pekkan’a ulaştırabilme şansı olsaymış diye düşünmedim değil. Ona çok yakışırmış tavır olarak.
(14 Ağustos 2016 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Bengü – Zeki Güner ortaklığı bugüne kadar hep iyi sonuç verdi. “Yaralı”, “Sahici”, “Saygımdan”, “Kapıda Yalnızlık” gibi örnekler, yakın geçmişte Bengü’ye hem ticari başarı, hem de ivme kazandırdı. Bu ortaklığın yeni ürünü ise geçtiğimiz günlerde DMC etiketiyle yayımlanan “Sığamıyorum” adlı şarkı oldu.
“Sığamıyorum” hedef kitleyi tam kalbinden vuracak sözleri, oyuncaklı melodisi ve Mustafa Ceceli’nin dünya popüler müziğinin eğilimlerini Türk popunun değişmez kurallarıyla buluşturduğu akıllıca düzenlemesiyle parlak bir pop şarkısı. “Hodri Meydan” gibi tatsız ve ruhsuz bir şarkıdan sonra Bengü’ye zevahiri kurtarma fırsatı vermekle kalmıyor, kariyerinin başından bu yana pek az yakalayabildiği türden bir sıcaklık ve samimiyeti de dinleyiciye/izleyiciye geçirme şansı sunuyor. Zeki Güner’in bestecilik kariyerinde de bugüne dek yaptıklarının yolundan gitmeyen, ters köşe bir şarkı olarak anılacaktır “Sığamıyorum”.
Bir pop şarkısının eğlenceli, ritmik ve tekerlemeli olması, onun kötü ve ucuz olmasını gerektirmez. “Sığamıyorum” buna iyi bir örnek.
“En büyük hayalimdi Harbiye sahnesinde olmak,” dedi. Kimin
değildi ki? İrem Derici’nin de hayaliydi mutlaka, Ece Seçkin’in de. Ama onlar
şimdilik seyirci koltuklarındaydılar. Sahnede Bengü vardı. Bengü, Harbiye Açık
Hava’da ilk kez konser veriyordu.
(1 Mart 2016 tarihinde www.hayatmuzik.com'da yayımlanmıştır.)
Türkiye’de pop müziğinin son 10 yılına şöyle bir dönüp baktığımızda, adı ilk sıralarda anılacak bestecilerden biri Zeki Güner. Kendine ait bir stili olan şarkılar yazarak, devrine göre yahut popüler akımlara göre değil, geniş zamanlara iz bırakacak nitelikte bir dolu bestesiyle adını sabitledi. Şarkıcılık konusunda ise adım adım ilerlemeyi tercih etti. Uzun aralıklarla tekliler yayımlıyor. Son teklisi “Hikâye”, 2014’de piyasaya çıkmıştı. Yeni teklisi “Aşk Niye Böyle?” ise 2015’in Aralık ayında DMC etiketiyle piyasaya sürüldü.
Söz ve müziği bittabi ki kendisine ait bu şarkının düzenlemesi Sonay Yağız tarafından yapılmış. Masraflı bir kliple ve özenli bir görsel çalışma ile de şarkıcılıkta iddiasını bir adım ileriye götürmüş bu defa Güner. Elini artırmış bir bakıma. Şarkı sahiden güzel. Hem melodik yürüyüşü, hem sözleri, hem de İspanyol tarzı düzenlemesiyle dinleyeni kolayca kavrayıveriyor. Güner’in şarkıcılık performansı ise önceki çalışmalarına nispetle çok daha iyi; birkaç ufak tefek (“kurtaramadın”, “unuturum” kelimelerinde mesela) prozodi hatasını saymaz isek.
Şarkının ara nağmesinde Müge Zümrütbel tarafından yapılmış solo vokal, bana nedense Deniz Seki’yi anımsattı. Hani 90’ların tam ortasında, Seki henüz daha tanınmıyorken, Ege’nin “Delice Bir Sevda” şarkısına yaptığı o solo vokal tınladı kulağımda. Bir taklit ya da esinlenme imasında bulunmuyorum; aksine şarkının içinden çıkıveren bu hoş sürprizi sevdim ben.
Bir de söylemeden duramayacağım, Funda Arar’a da pek yakışırmış bu şarkı. İspanyol yürüyüşünden midir nedir, öyle bir hisse kapıldım. Belki de söyler bir gün, belli mi olur?
(29 Ekim 2015 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
Müge Zümrütbel’in ilk albümü “Sevgili”, geçtiğimiz günlerde Avrupa müzik etiketiyle yayımlandı. Ne var ki bu ilk albümü olmasına karşın, albümü dinlediğinizde de hemen anlayacağınız üzere, karşımızda çok deneyimli bir müzisyen var. Bunu teyit etmek için biyografisine bir göz atmanız yeterli. Daha lise yıllarında başlayan bir müzik eğitimi ile beraber şan eğitimi, o yaşlarda senfoni orkestraları konserlerinde sahneye çıkış, sonrasında konservatuar eğitimi, opera temsilleri ve üzerine bir de ses mühendisliği eğitimi…
Müziği ortalama dinleyiciden biraz daha yakın takip edenler, Müge Zümrütbel ismine zaman zaman popüler işlerin içinde de rastladı aslına bakarsanız. Keremcem’in ilk albümündeki “Nerelere Gideyim?” düeti, Yedi Kocalı Hürmüz, Adem’in Trenleri gibi kimi filmlerin “soundtrack” şarkıları ve adını bilmesek de sesine aşinalık yaratan nice reklam filmi müziği ilk ağızda sayabileceklerim. Orkestra solistliği ve Nilüfer, Sertab Erener, Zerrin Özer gibi isimlerin arkasında vokalistlik tecrübesi de cabası.
Müge Zümrütbel, işin ilmini yapmaya azmetmiş olmalı ki, son olarak bir de Bilgi Üniversitesi Sahne Ve Gösteri Sanatları Yönetimi bölümünü okuyup bitirmiş. Ve sanırım kısaca özetlemeye çalıştığım sefahati nedeniyle ilk solo albümünü yapmak için anca fırsat bulmuş. Nitekim prodüktörlüğünü Hakan Yeşilkaya ile birlikte üstlendiği bu albüm, bir ilk albüm ama aynı zamanda da bir olgunluk dönemi albümü gibi.
Avrupa Müzik etiketiyle yayımlanan albüm, yedi şarkı ve iki de “remix”ten oluşuyor. Hepsi ilk kez duyduğumuz şarkılar; yani “cover” yok. Düzenlemelerin ve “remix”lerin tamamı Hakan Yeşilkaya tarafından yapılmış. İlk klip şarkısı olarak ise albümün açılış şarkısı da olan “Yalan” seçilmiş. Söz ve müziği Cüneyt Tek’e ait “Yalan”, hem kalbe hem kulağa ilk dinleyişte yer eden, güçlü ve kalıcı bir şarkı. Zümrütbel’in tane tane, sesini ve vurgularını son derece doğru kullanarak, tekniği kadar duygusu da sağlam şarkı söyleme biçimi daha bu ilk şarkıda dikkat kesilmenizi sağlıyor ve bu durum albüm boyunca da aynı etkiyle devam ediyor.
Söz ve müziği Zeki Güner’e ait “Sevgili” oryantal etkili, hem ritmi hem melodisiyle sıcak bir şarkı. Zaten albümün bütününe alaturka tınılar hâkim. Eğer illa kategorize etmek gerekirse, popun Sıla kulvarından yürüdüğü söylenebilir.
Duygu sömürüsüne ve ağlamaya inlemeye dönüşmediği sürece pop şarkılarında alaturka ve hatta arabesk tınılar kullanılması beni rahatsız etmiyor ki bu albümde tam da böyle bir durum var. Nitekim sözleri Zeki Güner’e, bestesi Hakan Yeşilkaya’ya ait “Aşk İşte” de böylesi bir şarkı. Şunu da söylemek lazım ki, ortalama bir şarkıcıyı zorlayacak bir ses aralığında gezmesine karşın, Müge Zümrütbel, nüanslı vokal tekniğiyle bu şarkının da hakkını veriyor.
Sözleri Pınar Çubukçu’ya, bestesi Hakan Yeşilkaya’ya ait “İster miydim?” ve “Oynamam Oyununu” ile albüm nokta atışına devam ediyor. Sözlerini Zeki Güner’in yazdığı, bestesini Müge Zümrütbel’in yaptığı “Yabancı Gurur” ve sözleri yine Zeki Güner tarafından yazılmış Hakan Yeşilkaya bestesi “Sessiz Yara” ile de albümdeki yedi şarkı tamamlanırken, her bir şarkının ayrı ayrı etkili şarkılar olduğuna kanaat getiriyorsunuz. Pekala her biri tekli formatında yayımlanabilecek ya da ayrı ayrı klip çekilmeyi hak edecek şarkılar bunlar. Yani yedi şarkılık bir albüm için bile “eldeki malzeme bol keseden kullanılmış” diyebilmek mümkün.
“Sevgili”nin “remix” versiyonu çok doğru olmuş. Zaten radyolar da bu versiyonu tercih etti çalmak için. Hatta şarkı böylece klipsizken bile dikkat çekti. “Yabancı Gurur”un “remix” versiyonu da aynı mantıkla yapılmış. Gürültülü ve tekdüze “remix”lerden değil; şarkı bu haliyle de dinlenebiliyor.
Fark ettim ki sıklıkla yapmadığım bir şeyi yapıp, bir albümü kusur bulmadan dinledim ve yazdım bu defa. Bu pek sık olmuyor. Müge Zümrütbel ve Hakan Yeşilkaya deneyimi ve yeterliliğinde iki müzisyenden daha cesur, daha alternatif bir albüm ya da şarkılar bekleyebilirdik pekala. Bu bir kusur mu? Hayır. Çünkü popun kendi matematiği içinde ve mevcut piyasa şartlarında tutturulmuş bu çizgi hiç de hafife alınacak gibi değil.
Cem Talu’nun çektiği fotoğraflarla süslü albüm kartonet tasarımını Özlem Semiz yapmış. Güzel bir kapak fotoğrafı ve zarif bir tasarımla dinleyiciye sunulan albüm, özellikle yukarıda bahsi geçen kulvarda pop şarkıları sevenler için es geçilmemesi gereken türden.
Başından beri hep ‘hikâyeli’ şarkılar yazan Zeki Güner, kendi seslendirdiği yeni şarkısında “bana düşen yine bir hikâye yazmak” diyor. Söyleyenlerinin seslerinden kulaklarımıza yer eden şarkılarda anlatılanlar aslında söyleyenlerin değil, şarkıları yazanların hikâyeleri elbette. Güner bu şarkıyı kendi söyleyerek biraz da bunun altını çiziyormuş gibi geldi bana. Nitekim basın bülteninde de Güner’in şu ifadesi yer alıyor: ““Bugüne kadar yayımladığım 70 şarkının özeti gibi. Adeta hepsinin ortak duygusu ve benim hayat felsefem. Bana düşen yeni bir hikâye yazmaktır her zaman”
Düzenlemesi Febyo Taşel tarafından yapılan “Hikâye”, geçtiğimiz günlerde DMC etiketiyle tekli formatında yayımlandı.
Çok sayıda “hit” şarkıya imza atmış bir besteci Zeki Güner. Bunu inkâr edemeyiz. Büyük ve iddialı, süslü püslü, yaldızlı laflar etmeden, küçük cümlelerle kalbe dokunan, derine inen, melodik olarak da dile ve kulağa kolay yerleşen şarkılar yazıyor. “Hikâye” de böylesi bir şarkı. Gelgelelim Güner’in şarkıcılığı besteciliği kadar etkili değil. Çok severek ve içten şarkı söylüyor ama hepsi bu. Ya da kendi adıma şöyle izah edeyim; ‘açayım da bir “Hikâye”yi dinleyeyim’ deme ihtimalim, ‘açayım da bir Zeki Güner dinleyeyim,’ deme ihtimalimden çok ama pek çok düşük.
(Zeki Güner ne zaman kendi şarkı söylese ben buna benzer şeyler yazıyorum ve korkarım tekrara düşüyorum ama Güner’in bir gün beni tekrara düşürmeyecek kadar iyi şarkı söylemesi ihtimali de her zaman var tabii.)
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.