(30 Haziran 2016 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Mevzu o kadar saçma bir yerde ki şu an, birisi çıkıp bir sonraki albümünün adını “Hit Çıkmazsa Para Yok” koyarsa şaşırmayacağım. Öyle bir Salı pazarı jargonuna doğru yol alıyor rekabetin getirdiği iddia. Hande Yener’in yeni albümünün adı “Hepsi Hit”. Alıp eve geldiğimizde “hepsi hit” çıkmazsa kime şikâyet edeceğimizse belli değil.
“Ay kafam çok güzel,” dedi bir eliyle boynuzunu, bir eliyle
mikrofonunu tutarken. Biri çıkıp “Bu neyin kafası?” diye sorsa bir Allah’ın
kulu cevap veremezdi. Ki sorunun muhatabı Hakan Akkaya, sahnenin tam önünde,
protokol sandalyelerinin arasında zıplaya zıplaya şarkılara eşlik ediyordu o
sırada. Hande’nin kafasındaki boynuzlu, acayip başlığı o tasarlamış, Hande de
belli ki çok beğenmişti. “Kafam çok güzel,” derken kast ettiği oydu; yanlış
anlaşılmasın.
Gökhan Keser, ortalamanın üzerinde bir pop yıldızı olabilmek için yeterli ses ve fiziğe sahip aslına bakarsanız. Ama nedense o çizginin üzerine çıkamıyor bir türlü. Survivor macerası onu müzik dünyasını yakından takip etmeyenlerin de ilgi alanına sokmuş olabilir bir dönem. Şöyle ya da böyle, çok izlenilen bir programda haftalarca ekranda olmak az şey değil. Kaldı ki birçok yarışmacının aksine, Gökhan Keser Survivor süresince izleyici nezdinde gayet olumlu da bir izlenim bıraktı. Keşke o rüzgârdan daha akıllıca istifade edilebilseydi.
Gökhan Keser, Survivor’a katılmadan kısa bir süre önce “Hiç Vaktim Yok” şarkısını dijital platformlarda servis etmişti. Yakın bir zamanda ise içinde bu şarkının da yer aldığı bir mini albüm, Sony Müzik etiketiyle piyasaya sürüldü. “Bul Beni” adını taşıyan bu albümde iki de yeni şarkı var.
Son dönemde enteresan fikirler içeren potansiyel “hit” şarkılarla popa ivme kazandıran Alper Narman ve Onur Özdemir ortaklığının elinden çıkmış “İnlerim Allah”, albümdeki iki yeni şarkıdan biri. Çağrı Telkıvıran tarafından yapılmış düzenlemesi ve çok çabuk dile yerleşen melodisi, sözleriyle radyoların ve müzik televizyonlarının bayıla bayıla çalacağı bir şarkı “İnlerim Allah”. Tarkan’ın zamanında ekmeğini epeyce yediği, bıçkın ama bir o kadar da aşk işin inlemeye her an hazır delikanlı şarkılarının formülünden gidiyor şarkı. Hem melodik yapı, hem de sözler böyle. Gerçi benzerlerini yirmi sene yapmıştı Tarkan ama bugün de söylese, bugün de tutarmış. Şarkının Gökhan Keser’in üzerinde ne kadar doğru durduğu, daha da önemlisi ses rengine ne kadar yakıştığı ise tartışılır. Çekilen seksi ve iddialı klibe rağmen böyle bu.
Osman Hekimoğlu’nun sözlerini yazdığı, Ender Çabuker’in bestesini ve düzenlemesini yaptığı “Söylesem Ayıp Olur” ise, tamamen Türkçe popun ortalamasından yol alıyor. Bu şarkıyı Murat Boz da söyleyebilirmiş, Emre Altuğ da, hatta Murat Dalkılıç da. Hangisi söylese elde edilecek sonuç aynı olurmuş. Ne bir eksik, ne bir fazla…
“Hiç Vaktim Yok” için düşündüklerimi şarkı piyasaya çıktığı günlerde yazmıştım zaten. Birkaç cümleyle alıntılamak gerekirse şöyle: “Radyoların ısrarla dayattığı kişiliksiz, kimliksiz, sanayi tipi şarkıların bütün klişelerini barındırıyor. İlk albümdeki Sıla etkisi, hatta “erkek Sıla” durumu yok belki ama bu defa da başka bir türlü bir şey var; Gökhan Keser yine kendisi değil ya da en azından bu olmamalı.”
Özetle, Gökhan Keser’in kendine has bir kimlik algısı oluşturmasını sağlayacak, başka türlü şarkılara ve daha özenli bir kariyer yönetimine ihtiyacı olduğu söylenebilir. Belki şu anki haliyle de olur; kendince oluyordur da muhakkak. Ama bundan fazlası olmaz sanki.
‘90’lar kuşağından çıkan erkek pop-starlarımız malum. Onları sevdik, bağrımıza bastık, kimini eskitip rafa kaldırdık, kimisi hâlâ pek beğeniyoruz. Ama 2000’ler kuşağından çıkanlar için bu kadar net konuşmak mümkün değil. Bir Tarkan, bir Kenan Doğulu çapında erkek pop-starımız çıktı mı o kuşaktan? Murat Boz mu? Ya da Dalkılıç?.. Özgün mü ya da Yalın?.. Değil sanki. Ne kadar kondurduysak olmadı. Hep bir şeyler eksik kaldı. Buna karşın evet, en güçlü aday Boz’du şüphesiz. Dalkılıç da hiç fena gitmedi, ona da kabul. Ama hâlâ zirvenin bir alt basamağında duruyorlar gibi; ya da en azından ben öyle düşünüyorum.
Murat Dalkılıç’ın yeni albümü “Daha Derine”, geçtiğimiz günlerde DMC etiketiyle yayımlandı. Çalışkan bir müzisyen Murat Dalkılıç. Onu diğerlerinden ayıracak, kendine has bir ses rengi olmamasına karşın bir şekilde kalabalığın arasından sıyrılmayı bildi. En çok da kendi müzikal çizgisi dâhilinde isabetli şarkılar bularak sağladı bunu. Kendisi de şarkılar yazdı, sadece bir şarkıcı gibi değil, bir müzisyen gibi çabaladı albüm süreçlerinde. Ayrıca pop yıldızı olmak için en çok lazım olan şeyler; sempatiklik, çocuksuluk ve sıcaklık da averaj kazandırdı tabii ona.
Peki bu yeni albüm, Dalkılıç kariyerinin neresinde duracak? İşte bu soruya iyimser bir yanıt vermek kolay değil. Zira “Daha Derine”, adının aksine Murat Dalkılıç’ın müzikal çizgisini olduğundan daha derine götürmeyecek, aksine yüzeyde bırakacak bir albüm gibi görünüyor.
Çünkü süresi günümüz standartlarına göre uzun sayılabilecek bu albüm, birkaç şarkı haricinde dinleyeni hemen hiç heyecanlandırmıyor. Nitekim albüm çıkmadan önce servis edilen “Bu Nasıl Aşk?” da bunun sinyallerini vermişti aslında. Bir süredir popülerliği hayli yüksek olan Oğuzhan Koç’un bir bestesi olması dışında hiçbir enteresanlığı olmayan bu şarkının neden çıkış şarkısı olarak seçildiğini anlamak mümkün değildi.
Bana kalırsa albümde ilk dinleyişte dikkat çeken üç şarkı var: albümün açılışında yer alan “Derine”, hemen ardından gelen “Yani” ve yavaş tempolu bir şarkı olan “Kördüğüm”. Bunlar standart Türkçe pop kriterlerinin dışına çıkabilen, daha farklı şarkılar. Gerçi “Derine” bir Mısır şarkısından adapte edilmiş ama Arap pop müziğinin dünyaya da servis edilebilen işler çıkardığı ve dünya üzerinde Türk pop müziğinden daha fazla dinlenildiği bir gerçek.
“Derine”nin Türkçe sözlerini Gülşen yazmış ki zaten her kelimesiyle buram buram Gülşen kokan, tutkulu ve hatta bir parça da seksi sözleri var şarkının. Düzenlemeyi ise Ozan Çolakoğlu yapmış ve denilebilir ki 2012 yılında yapılmış orijinal versiyonundan daha iyi olmuş şarkı bu haliyle. Yalnız bu şarkıya neden bir aksiyon klibi çekildiğini ben anlayamadım. Bazen iddialı olma gayesinin dozu kaçıp iş endazesinden çıkabiliyor. Bence burada aynen böyle olmuş.
Sözleri Murat Dalkılıç ve Caner Yemez, bestesi ise Dalkılıç ve Yemez’in yanı sıra Ozan Çolakoğlu’nun da imzasını taşıyan “Yani”, üç kişinin ismi geçmesine rağmen bir kişinin tek başına yazdığı bir şarkıyı fena halde anımsatıyor. Emir’in söz ve müziği Tarkan’a ait olan “Ben Sen Olamam” şarkısından bahsediyorum. O şarkının da düzenlemesini Ozan Çolakoğlu yapmıştı. Sanırım Çolakoğlu bu şarkıyı düzenlerken biraz eski defterleri karıştırmış.
Bu benzerliği bir kenara bırakırsak, “Yani” kolay popüler olabilecek ve albümün itici gücü olabilecek şarkılardan biri.
Sözleri İsra Gülümser’e, bestesi ve düzenlemesi İskender Paydaş’a ait olan “Kördüğüm” ise kalbe hemen dokunan ve uzun vadede kalıcı olabilecek bir şarkı olarak albümün bir başka lokomotifi gibi görünüyor.
“Leyla” albümdeki bir başka adaptasyon şarkı. Orijinali bir Bulgar şarkısı iken Türkçe sözleri Murat Dalkılıç yazmış, düzenlemesini ise Ozan Çolakoğlu yapmış. Bu şarkıda Dalkılıç’a Boygar da eşlik ediyor. Bir süredir İstanbul eğlence hayatının bilinen isimlerinden biri olan ve enteresan ses rengi ve şarkı söyleme biçiminden övgüyle bahsedilen Boygar, bildiğim kadarıyla henüz bir albüm yapmadı ama bu şarkıdaki eşliği ile ismini ilk kez duyanların dikkatini çekeceği kesin.
“Leylâ”da Dalkılıç farklı tabirler ve kelimeler kullanmak için biraz kasmış ve ortaya bir parça Tarkan’ın deyimler sözlüğü misali şarkı sözlerinden biri çıkmış ama neyse ki sözler şarkının melodik yapısı ve ritmi ile örtüşüyor ve bütün olarak “Leylâ” kulağa hiç de fena gelmiyor.
Sözleri Gülşen ve Murat Dalkılıç’a, bestesi Dalkılıç’a ait olan ve düzenlemesini yine Ozan Çolakoğlu’nun yaptığı “İki Yol” tepeden tırnağa tipik ve de sıradan bir Türkçe pop şarkısı. Bir Murat Dalkılıç ve Caner Yemez ortak şarkısı olan, düzenlemesi ise Ahmet Emir Batkan tarafından yapılan “Haydut” iddialı başlıyor ama sonra “a benim…”li, “halim-zalim”li, “bahtı karam”lı sözleri ve oryantalden “eller havaya”ya geçen ritmiyle klişelere teslim oluyor.
Sözleri Şenol Ergin, bestesi Murat Dalkılıç’a ait, düzenlemesi ise Ahmet Emir Balkan tarafından yapılmış “Aşka Doydum”, albümdeki iyi şarkılardan biri. Ardından gelen “SMS”’in ve söz ve müziği Alper Narman ve Onur Özdemir imzası taşıyor. “Hit” şarkı çıkarma konusunda hep on ikiden vuran ikilinin bu şarkısı ne yazık ki bekleneni vermiyor bu defa. Önceki Dalkılıç albümünün “hit” şarkılarından “Neyleyim İstanbu’u”nun da bestecisi Oytun Karanacak’ın söz ve müziğini yazdığı “Saltanat” da bir “hit” adayı gibi durmuyor. Söz ve müziği Murat Dalkılıç’a, düzenlemesi Ahmet Emir Balkan’a ait “Zalim Efendi” de öyle.
Söz ve müzik ve düzenlemesi Harun Tekin’e ait, “Kimim Ben”, albümün sürpriz şarkılarından biri sayılabilir. Zira “rock”çıların popçulara bırakın şarkı vermeyi, pop denen türü her daim küçümsediği bir sır değil. Kim ne kadar pop, kim ne kadar “rock” yapıyor, o da ayrı mevzu tabii ama Harun Tekin gibi Türkçe “rock” müziğin “beyaz” çocuklarından birinin ana akım popun tam orta yerinde duran Dalkılıç’a şarkı vermesi neresinden baksanız şaşırtıcı. Ha bu arada şarkı her bakımdan Harun Tekin kokuyor, hatta Dalkılıç’ın söyleyişi bile ki o da ayrı konu.
Albüm Murat Dalkılıç’ın söz ve müziğini yazdığı, Alper Erinç’in düzenlemesini yaptığı “Uğur”la bitiyor. Şiirli mirli, romantik mi romantik bir doğum günü şarkısı bu. Şarkıyı pekala Kenan Doğulu’nun ya da Yalın’ın sesinden de hayal edip dinleyebilirsiniz. Tam o çizgide çünkü. Ne bir eksik ne bir fazla. Tarkanvari yatak odası sesli şiir de “bonus”u.
Albümde iki de farklı versiyon var. “Bu Nasıl Aşk”ın “Alaturka” ve “David Şaboy Versiyon” diye adlandırılmış düzenlemeleri, bu sıradan şarkıyı dinlemeye ola ki doyamazsanız diye ardı ardına konulmuş.
GCİstanbul İletişim Ajansı imzalı kartonet tasarımı alabildiğine sade ama “ben bir pop-starım” diye bağıran Tamer Yılmaz imzalı fotoğraflar o sadeliği belirgin bir iddia ile dengeliyor.
Özetle; bir önceki albümün yarattığı etkiyi hesaba kattığımda, Murat Dalkılıç’tan beklediğim albüm bu değildi benim. Bu albüm elbette bir sonrakine kadar geçecek süreyi doldurur, birkaç da klip desteğiyle Dalkılıç’ı gündemde tutar tutmasına ama onu bir adım ileriye götürür mü? Bence götürmez.
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.