İzlediklerim

SİBEL TÜZÜN - "ÇOK"

Bakmayın siz sektörün krizlerden kriz beğendiğine. Bunca sıkıntıya rağmen kimse albüm yapmaktan geri kalmıyor. Hele ki şu bahar aylarında gerçek bir bombardımana tutulduk. Ben kendi adıma hangi birini dinleyeceğimi şaşırmış durumdayım. İnternette konulan tek şarkılar mı istersiniz, gün aşırı yayımlanan yeni albümler mi, “single”lar, “maxi-single”lar mı. Bir de piyasaya çıkalı bir zaman geçmiş olmasına karşın yeni kliplerle tazelenen albümler var. Ortalık şenlik kıyamet.


Sibel Tüzün’ün 2010 yılının Eylül ayında piyasaya çıkan ve 5 şarkıdan oluşan “Saten” isimli mini albümünün dördüncü klibi geçtiğimiz günlerde müzik televizyonlara ve internete servis edildi.

Sibel Tüzün doksanların o bereketli günlerinde kendini bir ağaca bağlamak suretiyle “Bağlamaz beni, beni bağlamaz” şarkısını söyleyerek yer etmişti hafızamıza. Hamam sefalı  “Kaçın Kurası” ve döşünde gül dövmeli “Anca Beraber Kanca Beraber” tuzu biberi oldu. Çok iyi bir şarkıcıydı, güzel bir kadındı ve pop mahallesinde bu iki niteliği bir arada taşıyan sayılı kadın şarkıcıdan biriydi. Yani starlık yolu çok açık, hatta apaçıktı.


Ne ki o, bu piyasanın “al gülüm ver gülüm”lerine, “gelene ağam de gidene paşam”larına filan ayak uyduracak evsafta değildi, hiç olmamıştı. Doğru bildiği neyse, içinden ne geçiyorsa, onu yapmaktı niyeti. Bedeli starlığa giden yolu terk etmek olsa bile. Nitekim bir an tereddüt etmedi ve o seksi kadın popçu, bir anda dövmeli, dazlak bir “rock”çıya dönüştü.


Neresinden baksanız erkendi oysa. Daha “rock” müziğin yer altından çıkmasına ve yurt sathında kabul görmesine biraz zaman vardı. Tüm dünyada böyledir. Sanatçı aklına eseni, canının istediğini yapar. Bazen kazanır, bazen kaybeder, bazen yükselir, bazen duraklar. Ama risk alacak gücü ve cesareti vardır. Onu sıradan insanlardan ayıran budur en çok. Sibel Tüzün’ün kendince sonuna kadar haklı ve doğru bu değişimi, kariyerinde aynı etkiyi yaratmadı. Birkaç yıl böyle geçti. Sonra “Kırmızı” adlı albümüyle popa geri döndü.

Dedim ya, bir takım tutmuş formüllerin, taktiklerin peşinden giden biri olmadı hiç. Olsaydı popa geri döndüğünde, her kimse o devrin en gözde bestecileri, toplardı üç beş beste, iki de laf atardı gözüne kestirdiği kim varsa rakibe niyetine. O Okan senin, bu Beyaz benim, şu magazin hepimizin derken kaldığı yerden devam ederdi. Ama Sibel’di bu. Yine bildiğini okudu. Kendi bestelerini yaptı. O ara piyasada ne oluyor ne bitiyormuş aldırmadan, kendi müziğiyle yoluna devam etti.


Uzun bir aradan sonra yayımlanan “Saten” ile de bu yolda yürümeye devam edeceğini ilan eder gibiydi Sibel. Beş şarkılık albümün üç şarkısı kendi bestesiydi yine. Bir Ajda Pekkan “cover”ı ve bir de Zeynep Talu – Burak Erkul şarkısıyla yine kendi içerisinde bir müzikal bütünlüğü olan, günün moda ritimlerine, şarkı sözlerine ve bir örnek melodik yapılarına yüz vermeden, hırssız, öfkesiz, kavgasız, gürültüsüz bir iş çıkarmıştı ortaya. Haliyle satış rekorları kırmadı ama ben gibi sevenlerini yeterince memnun etti.

Bir yanım “keşke Sibel biraz daha iddialı olsaydı,” diyor yıllardır. Bir yanım da cazdan “rock”a, aryadan popa her teknikle, hem de duygusunu yitirmeden, tekniğini gözümüze (ya da kulağımıza) sokmadan şarkı söyleyebilen bir şarkıcının bundan daha fazla bir iddiaya ihtiyaç duymasına gerek olmadığını kakıyor kafama. Hele ki “Saten”de sesini daha aşağı perdelerde kullanarak yarattığı o kadife etkisine müptela olduktan sonra.


Altmışlı yılların, günümüz müzikal anlayışına neredeyse taban tabana zıt bir şarkısını sanki bugün bestelenmiş kadar kulağa yakın kılmak, prozodi cinayeti Türkçe sözleri yerli yerine oturtup şarkıyı doğru söylemek, Mahmutpaşa gibi haftanın her günü, sabahtan akşama insan kalabalığının hiç eksilmediği bir muhitte klip çekmek filan albümün çıkış şarkısı olarak seçilen “Erkekleri Tanıyın”ı yeterince dikkate değer kılıyordu aslına bakarsanız. Ama “Sana Anlatmam Lazım” ve özellikle son dönemde Türk popunda yazılmış en etkileyici yavaş şarkılardan biri olan “Maalesef” de ondan aşağı kalmıyordu. Nitekim her şarkının da klip çekilmek suretiyle altı çizildi. Klip çekilmeyen şarkıların (çöpe demek istemiyorum) güme gittiği bir dönemden geçiyoruz zira. Artık klipsiz şarkılara pek kulak kabartan olmuyor.


“Çok”, ismiyle müsemma, “çok” bir şarkı. Çok eğlenceli, çok hafif, çok yazlık, çok ferah, çok tekrarlı… Tam da bu havada bir klip yakıştırılmış zaten şarkıya. Altı farklı kadın var klipte. Altısını da Sibel oynuyor. Assolist, sosyetik güzel, çılgın gençlik, mazbut gençlik, iş kadını ve siyah saçlı, siyah kostümlü “femme-fatale” şeklinde açıklanabilir bu altı kadının şablonları. Her birinde saçı, kostümü kadar, beden dili, yüz ifadesi de değişiyor Sibel’in. Basbayağı oynuyor ve belli ki çok eğleniyor. Haliyle biz de eğleniyoruz izlerken.


BORA DURAN - "BİR HARMANIM BU AKŞAM"

İzmirli bir müzisyen olan ve İzmir’de konservatuar eğitimi alırken bir yandan da sahne deneyimi kazanan Bora Duran, İstanbul’a geldikten sonra önce Vedat Sakman’la birlikte çalışmış, ardından da gerek stüdyolarda, gerek sahnede çeşitli isimler ve ekiplerle birlikte epeyce dirsek çürütmüş. BKM’de Deniz Erdoğan’la birlikte “Çok Güzel Hareketler Bunlar” adlı televizyon programını müziklemiş, uzun süre Ezginin Günlüğü’ne albümlerinde ve sahnede eşlik etmiş, aranjör Yıldıray Gürgen’le birlikte çalışıp stüdyo müzisyenliği yapmış.


Bu dönemde “Gül Senin Tenin” adlı bestesini Mahsun Kırmızıgül’e vermiş ve bu şarkı Kırmızıgül’ün 2006 tarihli “Dinle” adlı albümünde yer almış.

Bora Duran’ın ilk albümü 2009 yılının son günlerinde Audiology Müzik etiketiyle yayımlanmıştı. Bütün söz ve müzikleri kendisine ait olan dokuz şarkılık bu albüm, piyasaya çıktığı günlerde çok fazla ses getirmedi. Ve Duran, albüm yayımlamış bir müzisyen olmasına karşın, işin mutfağında çalışmaya, orkestralarda çalmaya, başka müzisyenlere eşlik etmeye devam etti.


Ancak ne olduysa 2011 yılının Mayıs ayında oldu ve Bora Duran, daha önce Mahsun Kırmızıgül’ün seslendirdiği şarkısını bu defa kendisi seslendirip, internetten yayımlayınca kıyamet koptu. Şarkının bu versiyonu ve Bora Duran’ın yorumu çok sevildi ve bu altı yıllık şarkı yeniden, hem de öncekinden çok daha fazla popüler oldu.

Bu yılın Ocak ayında ise bir baktık ki Bora Duran’ın “Her Sabah” albümü yeni bir kapakla ve bu defa Pasaj Müzik etiketiyle yeniden basılmış. Önceki baskıdaki dokuz şarkının yanına iki de şarkı ilave edilmiş. Bu iki şarkının biri “Gül Senin Tenin”di haliyle. Diğeri ise bir Fikret Kızılok klasiği “Bir Harmanım Bu Akşam”.


“Bir Harmanım Bu Akşam”ın klibi geçtiğimiz günlerde televizyonlarda gösterilmeye başlandı. Bu şarkı geçtiğimiz günlerde yayımlanan Mehmet Erdem albümünde de yer alıyor. Orada caza yakın duran bir düzenleme yapılmış iken, burada daha “rock” bir “sound” söz konusu. Şarkı o kadar etkili bir şarkı ki, o mu iyi olmuş bu mu deseniz cevap vermekte zorlanabilirim. İkisinin de tadı ayrı ve ikisi de iyi.

Bora Duran’ın albümündeki diğer dokuz şarkı aynı güçte değil. Ancak bir “single” yapmaktansa, bu iki şarkıyı daha önce pek dikkat edilmemiş şarkılarla birlikte yeniden piyasaya sürmek de akıllıca olmuş. “Bir Harmanım Bu Akşam”, “Gül Senin Tenin”le kazanılmış kitleyi ziyadesiyle memnun edecektir. Sonrası Allah kerim.


MAYIS 2012

Yavuz Hakan Tok

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder