2017’de piyasaya çıkan “Ağlar mıyım Ağlamam” teklisi dönemi
itibarıyla iyi iş yapmıştı. Ne var ki Ziynet Sali o zaman bu zaman elle tutulur
bir şarkı yakalayamadı. Neden gerek duyulduğunu asla anlamadığım “Magic” ve
sonrasında gelen iki facia: “Hadi Hoppalara” ve “Sana Ne Be”. Bir de arada “Deli
Divanenim” var ki bir Sezen Aksu şarkısı olmasına o da Sali’nin üzerine oturmamıştı
nedense.
Ziynet Sali’nin yeni teklisi “Bana da Söyle” geçtiğimiz
günlerde DMC etiketiyle piyasaya çıktı. Şarkının daha adını gördüğümde “Yoksa?”
dedim kendi kendime. Evet, doğru tahmindi; bu bildiğimiz Ferdi Tayfur
şarkısının ta kendisiydi.
Orhan Gencebay ve Müslüm Gürses külliyatlarını tükettik mi
nedir, bu ara Ferdi Tayfur şarkıları revaçta. Bu şarkı da ’91 çıkışlı albümüne
adını da veren Ferdi Tayfur “hit”lerinden biri. Şimdilerde o kadar zorlama
şarkılar üretilir oldu ki (Bknz: “Hadi Hoppalara” ve “Sana Ne Be”) bir zamanlar
burun kıvırdığımız, çok da önemsemediğimiz şarkıları bile beğenir olduk. En
azından eli yüzü düzgün bir melodi örgüsü, derli toplu sözleri var. Ziynet Sali’nin
o Doğu Akdeniz’den Ege’ye uzanan havasına da gayet yakışmış. Söz ve müziği
Ferdi Tayfur’a ait şarkının Mustafa Ceceli düzenlemesi de elektronik-arabesk
kulvarı içinde parlak bir iş olmuş.
Bir süre bizi oyalar, Ziynet Sali de bu arada toparlanır
sanırım. İyi bir şarkıcıdır, ona amenna. Ama kötü bir şarkıyı iyi bir şarkıcı
da kurtaramıyor. Bu durumlarda “cover”lar da geçici bir çözüm oluyor. Hoş, yeni
kuşak şarkıyı yeni bir şarkı gibi dinleyip benimseyebilir, o ayrı.
(8 Eylül 2015 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
Ziynet Sali gibi adını ve rüştünü ispat etmiş bir şarkıcının, Sıla gibi baskın karakteristiği olan bir şarkı yazarı ve şarkıcının müzik direktörlüğünde bir albüm yapmaya kalkışmasının neresinden baksanız haber değeri var. Bizim popüler müzik kara sularında özellikle son yıllarda pek sık rastlanmıyor böyle şeylere. Her şeyden önce egolar müsaade etmiyor. Bir yandan da riskli bir durum neresinden baksanız…
Ziynet Sali geçtiğimiz günlerde DMC etiketiyle yayımlanan yeni albümü “No 6” ile bu riski göz almış. Daha önce tekli formatında yayımlanan “Bugün Adım Leyla”nın dışında 10 yeni şarkı var albümde ve bu şarkılardan sekizinde şu veya bu şekilde Sıla’nın parmağı var.
Böylesi dayanışmaları yabana atacak, hafife alacak lüksümüz yok. Özellikle de popun kısır döngüsü içerisinde hep beraber debeleniyor iken. Bu da bir gerçek ama bu sebep, albümü baş tacı etmek için yeterli olmayabilir. Her şeyden önce ortaya çıkan sonuç müzikal açıdan gayet tatmin edici olsa da, fazladan bir sürpriz, beklenmedik bir farklılık taşımıyor. Yani ne Sıla, Ziynet Sali için özel bir şey yapmış, ne de Ziynet Sali, bu şarkıları Sıla söylese duyacağımızdan daha farklı bir şey sunuyor. Ortada buluşmuşlar sadece.
Albümün açık ara en iyi şarkısı ise enteresan bir biçimde, bir Sıla şarkısı değil. Sıralamada sondan bir önceye konulmuş olmasına karşın söz ve müziği Mete Özgencil’e, düzenlemesi Devrim Karaoğu’na ait “Adeta Müebbet”, ilk dinleyişte etki uyandırıyor. Özgencil’in şarkı yazarı olarak çok ihtişamlı geçirdiği 1994-2006 yılları arasındaki döneminden çıkıp gelmiş gibi duran, sağlam bir müzikal yapısı ve vurucu melodisi, sözleri olan, birinci sınıf bir şarkı “Adeta Müebbet”. Ziynet Sali de şarkıcı olarak elinden geldiğince yetmeye çalışmış ama doğrusu ben bu şarkıyı Candan Erçetin ya da Hande Yener’den dinlemek için can atabilirdim.
Her kelimesi, her notasıyla bir Sıla – Efe Bahadır şarkısı olduğunu ilk dinleyişte açık eden “Belli”, sözleri Sıla’ya, bestesi ve düzenlemesi Fatih Ahıskalı’ya ait “Çeyrek Gönül”, albümün öne çıkan şarkıları arasında. Albümün açılışında yer alan, söz ve müziği Sıla’ya, düzenlemesi Ozan Doğulu’ya ait olan” Dağınık Yatak” da hiç fena değil. Buna karşın, “Dağınık Yatak” denince benim aklıma Murathan Mungan, onun senaryosunu yazdığı aynı adlı film ve o filmde kullanılan şiirin Selim Atakan tarafından bestelenip Nükhet Duru tarafından seslendirilmiş şarkısı geliyor ki bu şarkının onunla isim benzerliği dışında bir ilgisi yok. Ancak buna “isim benzerliği” demek de iyimserlik olur sanki.
Albümdeki bir diğer Mete Özgencil şarkısı olan “Diken”, belli ki biraz da albümün genel havasına uygun olsun diye fazlaca sakin bir Devrim Karaoğlu düzenlemesiyle albüme girmiş. Oysa daha iddialı, Latin havası daha ön planda bir düzenleme ile kıvrak bir yaz “hit”i olabilirmiş bu şarkı. Onun yerine yaz “hit”i olması planlanan ve albümün çıkış şarkısı olarak seçilen “Mevsimsizim” ise İskender Paydaş imzalı ve eğlenceli “ska” düzenlemesine rağmen kolay dile dolanacak bir şarkı değil. Bir Yunan şarkısından Sıla tarafından Türkçeye adapte edilen “Mevsimsizim”, kalabalık söz öbeği nedeniyle dinleyeni yoruyor.
Yine Sıla tarafından Türkçeleştirilen bir diğer Yunan şarkısı ise düzenlemesini Ozan Doğulu’nun yaptığı “Başrol”. Her kıvrak melodili, halay ritimli Yunan şarkısının Türk dinleyicisinin kulağını yakalayabildiğini düşünmek hata olur. Bu şarkının da özellikle nakarat kısmındaki ritim yürüyüşü, “Ah ki ne ah” bölümleri bizim kulağımıza ters, tabiri caizse “fazla Yunan”. Albümdeki en eğlenceli şarkılardan biri gibi gözükse de, ben fazla şans vermiyorum “Başrol”e.
Çok tipik bir başka Sıla şarkısı olan ve Efe Bahadır tarafından düzenlenen “Bi’ Büyük Devirdik”, Vur Kadehi Ustam” ve “Saki”nin devamı niyetine dinlenebilir rahatlıkla. Yine içkili bir ortam (açıkça söylenmese de muhtemelen bir rakı sofrası), yine bir efkârlanma, demlenme hâli. Sözü geçen şarkıları beğenenler bunu da beğenir/beğenmiştir muhakkak da Sıla’nın içki masasında “bi’ büyük” devireceğine inanmak ne kadar kolaysa, Ziynet Sali’nin aynı şeyi yapabileceğine inanmak bir o kadar zor. En azından bence öyle…
“Bi’ Büyük Devirdik”le aynı minvalden ilerleyen “Kırk Yılda Bir” ise oryantal/arabesk yürüyüşüyle kolay sevilebilir. Bu şarkıda da Sıla’nın o tanıdık melodi ve söz kurguları o kadar baskın ki, ister istemez Ziynet Sali’nin sesini yadırgıyorsunuz dinlerken.
Sözleri Sıla’ya, bestesi Sıla ve Efe Bahadır’a, düzenlemesi İskender Paydaş’a ait “Geldim Oyununa” ise bir kliple desteklendiğinde güncel pop içerisinde kendini kolay gösterecek, bunun için gerekli bütün hilelerin kullanıldığı bir şarkı olarak albümün ticari kozlarından biri.
Sözün özü, Sıla kokusunun etkin olarak hissedildiği, buna karşın Ziynet Sali kariyeri için yeni bir dönüm noktası olabilecek, sadece bu nedenle bile amacını yerine getirecek, e biraz da kafaya kafaya vurmayan pop şarkıları dinlemek isteyenleri memnun edecek, Sıla şarkılarını ya da Ziynet Sali sevenleri ise mest edecek, dikkate değer bir albüm “No 6”.
Son olarak… Mete Özgencil ve Fatih Kocatürk’ün kapak ve kartonet tasarımına diyecek yok ama keşke Ergin Turunç’un çektiği fotoğraflar biraz daha az Photoshop’lu olsaymış. Özellikle de kitapçığın arka kapağındaki fotoğraf.
“Yaşlanınca hassas olunur,” dedi o malum şarkının malum cümlesini değiştirerek Ziynet Sali. Daha önce televizyonda da görmüştüm; nicedir böyle söylüyor. Orijinali “yaşlanınca hasta olunur”, biliyorsunuz. Vallahi ben ikisini de oldum. Yani hem hasta hem de hassas. Yaşlandığımı kabul etmeliyim galiba bu durumda.
Ziynet Sali daha önce de Sıla şarkıları seslendirmişti ama ne denli başarılı olduğu tartışılırdı. Sıla gibi baskın bir karakteristiği olan bir şarkıcı ve bestecinin şarkılarını söylemek her zaman bir parça risk içerir ki bence önceki ortaklıklarında bu riskin olumsuz izleri çok belirgindi. Ancak Sali, Sıla’dan vazgeçmeyeceğe benzer. Hatta yeni albümünü tamamen Sıla’nın prodüktörlüğüne emanet ettiği de söyleniyor. Albüm ne zaman çıkar bilinmez ama öncesinde karşımıza çıkan şarkı “Bugün Adım Leyla” oldu.
DMC etiketiyle tekli formatında yayımlanan “Bugün Adım Leyla”, müzik market raflarına ise 3 disklik bir paket halinde konuldu. Sali’nin BKM Mutfak konserinden canlı kayıtların yer aldığı iki diskin birinde Türkçe, diğerinde ise Yunanca şarkılar yer alıyor. Üçüncü disk ise “Bugün Adım Leyla” şarkısını barındırıyor ve paket bir tek CD fiyatına satılıyor. Böyle güzellikleri daha sık görmek istiyoruz biz dinleyici tayfası. Konser kayıtları, ekstra diskler, hediyeli paketler yaygınlaşmalı. Albümler zaten satılmaz oldu; bari alanların verdiği paraya değsin.
Müziği Yunan müzisyen Christos Rantis’e ait “Bugün Adım Leyla”nın Türkçe sözlerini Sıla yazmış, düzenlemesini ise Efe Bahdır yapmış. Ziynet Sali şarkının klibini yine Nihat Odabaşı’na çektirmiş ve o da yine Hollywood filmlerinin o masalsı ve gerçeküstü dünyasını andıran karelerle bezeli bir klip çıkarmış ortaya. Bu bir Sali klasiği haline geldi artık. Şarkı zaten Akdenizli/Egeli... Atina’da çekilen klip de öyle. Ziynet Sali bunu güzel taşıyor ve bence bu şarkı da ona yakışmış.
Zaten daha önce de yazmıştım. Ziynet Sali bu kulvardan yürümeli. Disko kızı tavrı ve tarzı sakil duruyor üzerinde. Ha bu arada şarkı klibiyle birlikte fena halde yazı özletiyor insana. Yani her ağır şarkı sonbaharda sevilir diye bir kaide yok.
1969 yılının Ocak sayısına bir göz atacağız bu ay. Zira o yılın 29 Ocak’ın da dünyaya gelmişim ben de. Bu vesileyle derginin kapağında Türkan Şoray’ın Kleopatra saçları ve kırmızı karanfiliyle yılbaşı ağacı önünde verdiği nefis pozu da bilmeyenler görsün, bilenler tekrar hatırlasın istedim.
Ziynet Sali 2012 Mart’ında piyasaya çıkan “Sonsuz Ol” adlı albümünü, aynı yılın Ağustos ayında yayımlanan “Remix” albümü ve sayısız kliple destekledi ve içinde bulunduğumuz 2013’ün son aylarına dek bir şekilde albümünü yürütmeyi başardı. Üstelik bu araya bir de konser DVD’si sıkıştırdı. Sali’nin bu çalışkanlığına şapka çıkarmamak mümkün değil. Ancak asıl mesele çok da güçlü olmayan şarkıların içini akıllıca bir stratejiyle ve de iyi kliplerle doldurarak albümü bu kadar süre sıcak tutmasındaki ekip başarısı.
Ziynet Sali bu ay itibariyle “Sakin Ol” albümüne son noktayı koymuş olmalı ki geçtiğimiz günlerde albümde olmayan, yeni bir şarkıyla çıkageldi. Söz, müzik ve düzenlemesi Sinan Akçıl imzası taşıyan “Gelemiyorum Yanına”, DMC etiketiyle geçtiğimiz günlerde servis edildi. Şarkı her bakımdan Akçıl-Sali işbirliğinin ses getirmiş bir diğer şarkısını, “Rüya”yı anımsatıyor; hatta adeta onun devamı gibi. O şarkının 2009 yılında yapıldığı düşünülürse, dönüp dolaşıp aynı formüle sığınmış olmak pek de parlak bir fikir gibi gözükmüyor. Buna karşın bu tarz orta tempo ve İspanyol yürüyüşlü şarkıların modası da kolay kolay geçmiyor bizim topraklarda. Hatta bu aralar her zamankinden daha fazla moda olduğu da söylenebilir. Ziynet Sali’nin sesine ve stiline yakışmadığı da söylenemez. Büyük bir ‘hit’ değil belki ama Sali’yi bir süre daha gündemde tutması işten bile değil. Radyolar çok çalacak, Mete Özgencil imzalı, siyah beyaz bir film tadındaki klip ekranlarda çok dönecek; bu belli. Zaten istenen de bu değil mi?
Ziynet Sali’nin yeni albümü bu yılın beklenen albümlerinden biriydi. Yunan-Türk taverna müziği şarkıcısı olarak adını duyurup, adım adım ilerleyerek popun birinci liginde albümü merakla beklenen bir şarkıcıya dönüşmek rahatlıkla bir başarı öyküsü olarak adlandırılabilirdi. Üstelik aynı kulvarda koştuğu isimlerden daha donanımlı, hem müzik bilgisi, hem de şarkıcılık performansıyla daha avantajlı olduğu da bir gerçekti.
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.