Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Her sene bugün
sayısız slogan, klişe cümle, aforizma söylenir, paylaşılır, yazılar yazılır,
görüşler bildirilir. Ama tüm bunlara eşlik edecek şarkımız azdır. Çünkü bir
derdi olan şarkımız azdır.
İşte söz ve müziği Bora Ayanoğlu tarafından yazılan ve ilk
kez 1972 yılında Hümeyra tarafından plak yapılan “Adım Kadın” o az sayıdaki “derdi
olan” şarkılarımızdan biri.
Bora Ayanoğlu şu veya bu siyasi görüşün bayraktarlığına
soyunmadan, toplumun derin yaralarına parmak basmış, onları incelikli bir dille
şarkılara dökmüş bir şarkı yazarı. Bu şarkının onun tarafından yazılmış olması
da bir tesadüf değil. “Fabrika Kızı”, “Recep”, “Rose Marie” gibi onun kaleminden
benzer nitelikte nice şarkı var. “Adım Kadın” yaşadığımız toplumda kadının yeri
ve konumuna, kadına bakış açısına dair maalesef bugün bile eskimemiş tespitler
yapan ve tüm bunları bir kadının ağzından anlatan, benzeri bir daha yazılamamış
nefis bir şarkı.
Şarkıyı Hümeyra’dan çok sonra ilk kez 2005 yılında “Başucu
Şarkıları 2” adlı albümünde Zuhal Olcay seslendirmişti. 2008 yılında ise “Güldünya
Şarkıları” adlı karma albümde Emel Müftüoğlu seslendirdi. Düzenleme ise Sinan
Akçıl tarafından yapılmıştı.
Hürriyet gazetesinin “Güldünya” projesi, töre cinayetiyle öldürülen
Güldünya Tören’den adını almıştı ve geliri Aile İçi Şiddet Acil Yardım
Hattı’na aktarılmak üzere tasarlanmıştı. DMC etiketiyle yayımlanan albümde kadın
şarkıcılar tarafından seslendirilmiş 14 şarkı yer alıyordu.
Şarkı zaten kısacık süresi içinde o kadar çok şey anlatıyor
ki üzerine fazladan söz söylemeye hiç gerek yok. Şarkıda anlatılanların tarih
olduğu günleri görebilmek ümidiyle, Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun!
(Milliyet Sanat dergisi Temmuz 2017 sayısında yayımlanmıştır.)
Yıllar önceydi… Selda Bağcan’la radyo programım için bir
röportaj yapmış, röportaj sonrasında ise tanıtımlarda kullanmak üzere programın
adına gönderme yapan “Ben Selda Bağcan, ben de ‘Ah Mazi’deyim,” cümlesini ona
söyletmek istemiştim. Bir an tereddüt etmiş sonra da gülerek “Ben de ‘Ah
Mazi’deyim ama ‘âtî’de olmayı tercih ederim,” deyivermişti. Manasını ancak
yıllar sonra anlayacakmışım. Selda hakikaten mazide değil âtîdeymiş meğer. Geçmişte
değil, gelecekte.
(5 Ağustos 2015 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.) İyi kötü bir müzik kulağı ve ritim duygusu olan herkes, sesi yeterli olsun veya olmasın, şarkı söyleyebilir. Söylüyor da zaten, görüyoruz. Hatta günümüzün teknolojik imkânları sayesinde şarkıcı bile olabilir, bu işi meslek edinip para kazanabilir. Oluyorlar da zaten, görüyoruz. Ama “yorumcu” olmak başka bir şey... O öyle herkese nasip olmuyor. Nükhet Duru daha acemilik günlerinden başlayarak bu payeyi hak edebilmiş ender isimlerden biri. Bence bu ülkede şarkı söyleyen herkesin ondan öğreneceği çok şey var. Şarkı nasıl söylenir değil sadece, şarkı nasıl anlatılır, hatta şarkı nasıl yaşanır…
Yıllardır albümlerinde istikrarlı bir çizgi tutturamamış, öyle 7’den 70’e herkesin diline düşecek “hit” şarkılar söylememiş olsa da ayrıdır onun yeri. Zaten albümlerini dinleyerek ancak yarı yarıya bir fikir edinebilirsiniz onun hakkında; mutlaka sahnede izlenmesi gerekenlerdendir. Çünkü enerjisini ona bakan gözlerden, onu alkışlayan ellerden alır, stüdyoların elektronik ve mekanik ortamlarında, yalıtılmış odalarında duygusundan çok şey kaybeder.
İşte nihayet, uzun yıllar sonra sahnedeki “yorumcu” Nükhet Duru’yu albüme taşıyan bir projeyle çıktı karşımıza. Nükhet Duru’nun “Aşkın N Hali” verilmiş yeni albümü, geçtiğimiz günlerde Avrupa Müzik etiketiyle yayımlandı.
Albümde 11 şarkı var. Tamamı “cover” bu şarkıların 10’u daha önce başka şarkıcılar tarafından seslendirilmiş, biri ise eski bir Nükhet Duru şarkısı.
Aslında şarkıları kronolojik sıraya dizdiğimizde, albümü 1990 öncesi ve 2000 sonrası şarkılar diye iki kısma ayırmak mümkün. “Sessiz Gemi”, “Sarhoşum Ben”, “Söyleyemedim”, “O Günler”, “Hayat Umutla Başlar” ve “Yalnızlığım” ilk kısma ait şarkılar. “Gözlerimin Etrafındaki Çizgiler”, “Sonbahar”, “Beni Seni Çok Sevdim”, “Döneceksin Diye Söz Ver”, “Beni Sevdi Benden Çok” ise ikinci kısmı oluşturuyor. Ama elbette albüm sıralamasında böyle bir ayrım söz konusu değil.
Albümün şarkı seçimi esnasında bana da danışıldığı vakit (kartonette “motivasyon” diye tabir edilen durum), ben birinci kısım şarkıları pek de benimsememiş, önermemiştim. Yıllarca o şarkıları yeterince dinlemişliğimden ve radyolarda, mekânlarda çalmışlığımdan olsa gerek pek heyecan verici bulmamıştım bir kere daha seslendirilmelerini. Hele ki söyleyen şarkıcıların imza şarkıları olmuş, “Yalnızlığım”, “Sessiz Gemi” gibi şarkıları… Ama benim bile unuttuğum bir gerçek vardı: Onları bu kez söylediği her şarkıyı kendine ait kılabilen Nükhet Duru söyleyecekti.
Sözün özü, bunca yıllık kadim hayranlığıma, Nükhet Duru sevdama rağmen, beni bile şaşırtan bir albüm bu. Bir “yorumcu”nun daha önce söylenmiş bir şarkıyı alıp ona nasıl bambaşka bir anlam yükleyebileceğinin, ondan nasıl yeni bir şarkı yaratabileceğinin ders kitabı. Bilmeyen birisi “Gözlerimin Etrafındaki Çizgiler”in aslında bir Şebnem Ferah şarkısı olduğunu, “Ben Seni Çok Sevdim”in aslında bir Cem Adrian şarkısı olduğunu anlayabilir mi? Asla anlayamaz. Çünkü sadece bunların değil, albümdeki tüm şarkıların adeta genetik kodlarını değiştirmiş Nükhet Duru. “Yalnızlığım” çok söylendi mesela ama asla böyle söylenmedi. Nasıl mı? Şarkının ismi de olan kilit kelimesindeki prozodi hatası düzeltilerek… Ya da “Beni Sevdi Benden Çok”u bir Redd’den dinleyin, bir de Nükhet Duru’dan. Biri iyi öteki kötü anlamında değil bu kıyas; şarkıdan şarkı doğurma anlamında. “Doğurma” çok doğru bir tabir oldu galiba zira albümdeki her bir şarkıda, “Sonbahar” gibi en maskuleninde bile Duru’nun dişil enerjisi ele geçiriyor kelimeleri. “Aşkın N Hali” denilen tam da bu olsa gerek.
Albümü müzikal açıdan çok kıymetli kılan şeylerden biri de canlı çalınıp kaydedilmiş olması. Ne kes yapıştır var, ne üst üste kayıt, montaj. Hâl böyle olunca Osman İşmen’in nefis düzenlemeleri de, Nükhet Duru’nun birinci sınıf yorumu da ayan beyan ortaya çıkıyor, gürültüye gitmiyor.
Belki bu yaz zamanı bunca yeni şarkı/albüm çıkmışken kıdemli bir yorumcunun bu “olgun” albümü görüş mesafesinin dışında kalacaktır hem medya, hem de ortalama dinleyici nezdinde. Ama siz siz olun, alın, dinleyin, saklayın bu albümü. Pişman olmazsınız.
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.