Gökhan Türkmen dört koldan farklı işler, projelerle gündemi
sürekli sıcak tutuyor. Bu hem çalışkanlık ve üretkenlikle doğrudan ilgili bir strateji
hem de zamanın ruhu bunu istiyor belki. Daha geçtiğimiz günlerde beş şarkısının
tek bir gitarla çalınıp söylenmiş versiyonlarından oluşan “Gökhan Türkmen’le Az
Biraz” adlı kısaçalar servis edilmişti. Benzer bir konseptte Serkan Ölçer’le
birlikte yapacağı “Hemdem” konserleri de başlamıştı ki Türkmen cephesinden bir
de yeni tekli geldi.
GTR Müzik etiketiyle yayımlanan “Aşkın Enkazı”, söz ve
müziği Birkan Nasuhoğlu’na, düzenlemesi ise Ahmet Faik Dökmeci’ye ait bir
şarkı. Söz ve müziğini kendisi yazmamış olsa bile tam bir Gökhan Türkmen
şarkısı; onun yıllar içerisinde tavrını ve tarzını bulmuş, farklı arayışlardan
da sürekli beslenmiş müziğinin 2020’li yıllara bir selamı belki de. Zira bu
şarkı, on şarkıdan oluşacak yeni Türkmen albümünün de habercisiymiş
aynı zamanda.
Her şeyden önce şarkının düzenlemesi çok zengin, çok doyurucu.
Özellikle yaylıların kullanılış biçimi, kontrşanlar filan inceden bir Onno Tunç
tadı bırakıyor kulakta. Nefesliler ve vokallerin armonisi de müthiş. Bu kadar dört
başı mamur, tam tekmil kayıtlar pek az yapılır oldu artık. Ben kendi adıma ne
kadar özlediğimi fark ettim. Hep akustik, hep gitar, nereye kadar?
Şarkı için Bora Çifterler tarafından çekilen klip ise üç parçalık
bir serinin ilk kısmıymış ve hikâye üç kliple tamamlanacakmış. Klibin sonundaki
“devam edecek” ibaresi de bu sebeptenmiş. Düzenlemesinden icrasına, kaydından
klibine dek incelikli, özenli bu iş için Gökhan Türkmen’i ve emeği geçen
herkesi tebrik etmek lazım.
Gökhan Türkmen Feat. Aytaç Özgümüş – “Para Hâlâ Bende”
Müzikte arayıştan çekinmeyen, değişik şeyler yapmak
konusunda cesaretini hiç kaybetmeyen bir müzisyen Gökhan Türkmen. Son olarak
yakın zamanda 7 şarkısının “remix” versiyonlarının bulunduğu “Iptıs Çaktıs” adı
verilmiş bir albüm yayımlamıştı. Yeni teklisi “Para Hâlâ Bende” ise geçtiğimiz
günlerde GTR Müzik etiketiyle piyasaya sürüldü.
Şarkının düzenlemesini GTR ekibinde Aytaç Özgümüş yapmış,
söz ve müzik ise Kaan Boşnak’a ait ki bu şarkı aslında bir Yüzyüzeyken
Konuşuruz şarkısı. İlk kez “demo” bir kayıtla internete düşen şarkı, sonrasında
grubun 2014 yılında yayımlanan ikinci albümü “Otoban Sıcağı”nda resmi olarak dinleyici
karşısına çıkarılmıştı. Gökhan Türkmen nereden ve nasıl akıl etmiş bilmiyorum
ama “cover” yapmak için bu şarkıyı seçmiş ve ortaya ilginç bir bileşim çıkmış.
Şarkı hakkında biraz Google karıştırınca Pixies’in “Where Is
My Mind?” adlı şarkısına benzediğini iddia eden yorumlara rastladım. İki
şarkıyı ardı ardına dinleyince hakikaten bir “riff” benzerliğinden söz etmek
mümkün ama ben melodik bir benzerlik göremedim.
Aytaç Özgümüş şarkıyı “deep house” bir formda düzenleyerek Gökhan
Türkmen’in üzerine yakıştırmış. Aslına bakarsanız bu şarkının her iki
versiyonunda Kaan Boşnak ve Gökhan Türkmen’in şarkı söyleme biçimleri
birbirinden çok farklı değil. Biraz da şarkı sözlerinin gerektirdiği bir biçimde
şaşkın, kendinden emin olmayan, tabiri caizse “ezik” bir adam var şarkıda. Kara
mizah da burada saklı belki. Aslında hepimizin içinde bir yerlerde pusuda
bekleyip de zaman zaman yüzünü gösteren tanıdık bir adam o çünkü.
Kariyer ivmesine ne getirir bilinmez ama Gökhan Türkmen,
üstelik kendi şarkılarını yazabilen bir müzisyen olduğu halde böylesi bir
şarkıyı “cover” yapmak istediyse bir bildiği vardır mutlaka. Bugüne dek ana
akımla alternatif arasındaki muğlak yerde usta manevralarla ayakta kalabilmeyi
başardığı düşünülürse, bu şarkının bu versiyonla tam da o işe yarayacağı
söylenebilir.
(17 Eylül 2018 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
Öyle bir albüm hayal ettim ki bir an… “Bu Havada Gidilmez”i Barış Manço, “Erkekler de Yanar”ı Erkin Koray, “Göç”ü Mazhar-Fuat-Özkan, “Nazlı Ay”ı Selda Bağcan, “Gidelim Buralardan”ı Kayahan söylüyormuş mesela… Ne güzel hayal… Ama boşa değil. Nazan Öncel şarkıları hepsinden izler sürmüş, bal toplamış meğer. Şimdiye dek Öncel’in sesi ve şarkı söyleme biçimi o kadar baskın çıkmış ki bunu bu kadar açık ve net fark edememişiz. “Ve Nazan Öncel Şarkıları” albümü bana her şeyden önce bunu anlattı. O şarkıları neden bu kadar sevdiğime dair yeni bir ipucu buldum.
Öncel’in tamamı yeni şarkılardan oluşan “Durum Şarkıları” albümünün üzerinden henüz kısa bir zaman geçmişti ki geçtiğimiz günlerde “Nazan Öncel Şarkıları” isimli saygı (ya da proje) albümü DMC etiketiyle piyasaya sürüldü. İyi de oldu zira büyük bir kısmı Nazan Öncel’den başkasının sesine değmemiş, orijinal versiyonları ise düzenlemelerin yapıldığı dönemin müzikal anlayışında yıllanmış bu şarkıların bugüne, bugünün sesleri ile güncellenmesi zamanın gereğiydi artık. Her proje albümü gibi riskini de içinde barındıran bu çalışma, o riski bertaraf edebilmiş de üstelik.
Bugüne dek müziğine hep uzak durduğum Manuş Baba’nın “Bu Havada Gidilmez” yorumuna ve özellikle de düzenlemesine bayıldığımı söyleyeyim en başta. Benzer şekilde yine pek semtine uğramadığım Koray Avcı’nın İskender Paydaş tarafından düzenlenmiş “Erkekler de Yanar” versiyonu da şarkının hakkını vermiş. Her iki düzenleme de bu iki şarkıyı ‘70’lere (daha doğrusu ‘70’ler “sound”unun bugünlerde tekrar moda olmuş seslerine) doğru yürütürken çok sıcak bir damar yakalamayı başarmış.
Gökhan Türkmen’in GT Band ile birlikte düzenleyip seslendirdiği “Nazınla Dünya Sazınla Dünya” ve İskender Paydaş düzenlemesiyle Fatma Turgut’un seslendirdiği “Zor Dünya”, bugünün müziğinde de kendine alan açabilecek, yeniden keşfedilebilecek kadar kulak dolduruyorlar.
Nazan Öncel “Bırak Seveyim”i sanki aslında Hayko Cepkin için yazmış da Cepkin Hakan Kurşun’la beraber şarkıyı düzenleyip bugün anca söyleyebilmiş gibi. Çağan Irmak, Çiğdem Erken ve Erim Akman’ın birlikte düzenlediği “Göç”ü öyle içten sevmiş belli ki adeta o kalp sızlatan hikâyelerinden birini yazmış da filmini çekivermiş oracıkta şarkıyı söylerken.
“Aynı Nakarat” gibi her satırı buram buram ‘90’lar tüten bir şarkı ancak (Onur Aşar ve Caner Özgür’ün düzenlemesiyle) Eypio’nun yaptığı gibi bugünlere taşınabilirdi. Buna karşın Ozan Çolakoğlu “Yalnızlar Treni”ni bir on yıl kadar önce düzenlemiş, Tarkan da o zamanlar söylemiş gibi. Belli ki Tarkan hem şarkı seçiminde hem de seçilen şarkının yeni düzenlemesinde yine sıfır risk hesabı yapmış. Açıkçası Sezen Aksu’dan da Nazan Öncel’le benzeştikleri yerden değil, ayrıştıkları yerden bir şarkı duymayı isterdim. Zira “Gitme Kal Bu Şehirde”, İskender Paydaş’ın şarkıyı güncelleyen düzenlemesine rağmen Sezen Aksu’nun sesinden daha dinlemeden duyulabilecek bir şarkı. Aynı cümleler kelimesi kelimesine Sıla’nın İskender Paydaş düzenlemesiyle seslendirdiği “Beni Hatırla” için de kurulabilir. Bir yandan doğru seçim diye düşünüyor ama öte yandan heyecan duymuyorsunuz dinlediğinizden.
Nazan Öncel’in alaycı, asi ve sert “Sokak Kızı” ise Can Güngör’ün düzenlemesi ve Ceyl’an Ertem’in yorumuyla daha acılı, daha içine kapanık ve daha karanlık bir hale bürünmüş.
Albümün bir de sürprizi var. Nazan Öncel’in ablası Neylan Okan, kardeşinin “Nazlı Ay” adlı şarkısını Janti’nin (Hamit Ündaş) düzenlemesiyle seslendiriyor. Nazan Öncel’in tınısını hatırlatmakla birlikte kendine has bir karakteristiği de olan Okan’ın sesi albüme bir kardeşlik nişanesi bırakıyor.
İyisi, daha az iyisi, eh işte idare ederiyle albüm Nazan Öncel şarkılarının tadını damakta bırakarak bitiyor. Daha fazlasını dinlemek istiyor, geçmiş Öncel albümlerine sardırıyorsunuz bir kez daha. Duydum ki bu projenin devamı gelecekmiş. Bence de gelmeli. Çünkü sırada yeniden seslendirilmeyi bekleyen daha çok ama pek çok şarkı var.
İki şarkıdan oluşan ilk teklisi “Saat Oniki” 2016 yılında
piyasaya çıkmıştı. Aynı yıl Gökhan Türkmen’le düeti “Korkak” büyük ses getirdi.
Sonrasında “Dünyanın En Aşk Yeri” gibi “Madem” gibi şarkılarla yerini
sağlamlaştırdı. Aslı Demirer’in yeni teklisi “Sana Sakladım” ise geçtiğimiz
günlerde GTR Müzik etiketiyle piyasaya çıktı.
Şarkının söz ve müziği Aslı Demirer ve Mert Carim’in ortak
imzasını taşıyor. Düzenleme ise Serkan Ölçer tarafından yapılmış. Alaturka
esintiler de taşıyan, buruk bir şarap tadında, hoş bir pop şarkısı “Sana
Sakladım”.
Aslı Demirer her zamanki gibi net ve temiz şarkıcılığı ile şarkıyı
parlatıyor. Akustik enstrümanlarsa kulak dolduruyor. Elektronik müziği de
sevmiyor değilim ama böyle şarkılar duydukça akustik müziğin tada da başka diye
düşünmüyor değilim.
2018 başında tekli olarak yayımlanan “Lafügüzaf” şarkısı
Gökhan Türkmen “hit”lerinden biri olarak kariyerine yazıldı. 2016 çıkışlı
“Sessiz” albümünde yer alan “Yılan”ın SHØS ve Bora Çifterler “remix”i, Ege
Çubukçu ve Aslı Demirer’le birlikte seslendirdiği “Çalkala” ve Eylül ayında
piyasaya çıkan iki şarkılık “Synesthesia” teklisi ile yılı tek bir “hit”le
geçiştirmeyen Gökhan Türkmen, yıl bitmeden yeni şarkısını da piyasaya sürdü. Üç
şarkılık “Virgül” projesinin ilk şarkısı olan “İhtimaller Perisi” teklisi
2018’in son haftalarında GTR Müzik etiketiyle yayımlandı.
Şarkının sözleri Ozan Turgut’a, müziği Gökhan Türkmen’e ait.
Düzenleme ise GT Band tarafından yapılmış.
GTR Müzik’i hem kendi şarkıları ve albümleri hem de kendi
müzik anlayışının çevresindeki müzisyenlerin işleri için bir aile şirketine
dönüştüren ve taş üstüne taş koyarak sektördeki yerini ayrıcalıklı kılmayı başaran
Gökhan Türkmen, bu özgürlüğe sahip olmanın gücüyle ilerliyor. Böylece sektörün
ana akımında istenilenleri kadar istenmeyen, görmezden gelinen, dışarıda
tutulanlarını da dinleyiciye ulaştırabiliyor. Nitekim “Lafügüzaf” ne kadar kolay
kabullenilebilirse, “Synesthesia” teklisindeki iki “mashup” o kadar zor
algılanabilirdi. Hatta bütünüyle “Sessiz” albümü de kolay lokma değildi.
“İhtimaller Perisi” ise Gökhan Türkmen’i geniş kitlelerle
buluşturan şarkıların çizgisinde. Alaturka bir melodi örgüsü var ve yaylı
tanburun sesiyle başlayan şarkı haliyle kulağı o dakika yakalıyor. Perdesiz
gitar da cabası. Akustik enstrümanların zenginliği, Türkmen’in kendine özgü
“cool” şarkı söyleme biçimi ve dokunaklı şarkı sözleriyle zamanın
standartlarına göre uzun (4 dakika) şarkı su gibi akıp gidiyor.
Hem kendi kulvarında müzikal içeriği doyurucu hem de ticari
şansı yüksek bir Gökhan Türkmen şarkısı “İhtimaller Perisi”. Hele bir de
şarkıyı klibiyle birlikte dinlerseniz, karşı kış günlerinizin ideal eşlikçisi
olabilir.
(23 Mart 2017 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Hande Yener’den Burcu Güneş’e, Mustafa Ceceli’den Soner Sarıkabadayı’ya yıllardır birçok pop şarkıcısının albümlerinde / şarkılarında aranjör olarak ismini gördüğümüz bir müzisyen Serkan Ölçer. Şimdilerde ise kendi adını taşıyan orkestrası ile çıkıyor karşımıza. Serkan Ölçer Orkestrası Ece Ölçer, Elif İnce Çolak, Ezgi Ercan, Çağlar Haznedaroğlu, Doruk Çebi, Niyaz İsmailov, Türker Çolak ve Serkan Ölçer’den kurulu bir pop orkestrası.
Ana akım popüler müzikte akustik kavramının yeniden yükselmesinde payı olan isimlerin başında gelen Gökhan Türkmen’in el verdiği Serkan Ölçer Orkestrası, ilk projesinde de Türkmen ile birlikte yola çıkmış. Geçtiğimiz günlerde GTR Müzik etiketiyle yayımlanan “Zar” adlı teklide yer alan aynı adlı şarkının sözleri Serkan Söylemez, bestesi Gökhan Türkmen imzası taşıyor. Düzenlemesi Serkan Ölçer tarafından yapılmış ve Gökhan Türkmen de konuk solist olarak şarkıyı seslendirmiş.
Çeşitli organizasyon, “extra” tabir edilen etkinlikler ve düğünlerde çalan ve bu işi çok da iyi yapan birden fazla orkestramız var. Aslına bakarsanız orkestradan anladığımız da bu oldu son yıllarda. Oysa eğlendirmek ve eşlik etmenin ötesinde kendi müziğini de üreten orkestralarımız vardı eskiden. Kendi ruhu, kimliği, kendine özgü bir çalış biçimi olan orkestralar. Serkan Ölçer Orkestrası bu tanıma karşılık gelmek üzere kolları sıvamış gibi gözüküyor. En azından adları sanları belli müzisyenlerden oluşuyor ve bu şarkıyı da kendileri çalıyorlar. Hani ülkemizde içinde kimlerin çaldığı bilmediğimiz ve adında orkestra olsa da albümünde kendi çalmayan orkestralar da var ya, o bakımdan bunu vurgulamak istedim.
“Zar” aslına bakarsanız her bakımdan tipik bir Gökhan Türkmen şarkısı. İyi bir şarkı, iyi düzenlenmiş, iyi çalınmış, iyi söylenmiş. Bu da Serkan Ölçer Orkestrası’nın adının duyulması için iyi bir başlangıç demek. Gelin görün ki bu şarkıdan yola çıkarak orkestra hakkında bir fikir edinmek pek mümkün değil. Belki başka bir solist ve farklı bir şarkıya orkestranın ne katacağını görmek lazım. Yoksa bu şarkı pekala Gökhan Türkmen’in albümünde de olabilirdi ve albümün bütününden pek de ayrı durmazdı. Bu bakımdan bu şarkıyı aldık kabul ettiysek de Serkan Ölçer Orkestrası’nın başka işlerini de duymayı beklememiz gerekiyor.
En çok kullandığı kelimeler “birazcık” ve “mevzu”. Konuşurken çok heyecanlı, çok içten ve çok gerçekçi. Popüler olmanın getirdiği sözünü sakınma refleksi sıfır ki buna pek ender rastlarım, özellikle de karşımdaki beni bir “röportaja gelmiş gazeteci” yerine koyuyorsa. Kırk yıldır ahbap olduklarımın bile kayıt cihazını açtığımda başkalaştıklarını görmüşlüğüm vardır. Sanırım Gökhan Türkmen sahiden röportaja gelmiş bir gazeteci ile konuşuyor olsa da bundan farklı konuşmazdı. Dedim ya, “çiğ yemedim ki karnım ağrısın” tavrında, içten ve dürüst bir genç adam.
Gökhan Türkmen’le Göksu’daki evinin bahçesinde, yağmurda ıslanmış bir Eylül sonu Cuma öğleden sonrasının serinliğinde, müzikten, onun müzik yolculuğundan, arada müzik sektöründen ve daha fazlasından konuştuk. Sonra ben yine birlikte fotoğraf çektirmeyi unuttum ve aşağıda gördüğünüz fotoğrafı röportajdan dört gün sonra Zorlu PSM Studio’da vereceği konser öncesi kuliste çektirebildik ancak. Neyse, fotoğraf bahane… Siz anlattıklarını okuyun.
(25 Ekim 2016 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
Milliyet Sanat dergisi için röportajda yaptığımızda bana açık yüreklilikle anlatmıştı Harun Kolçak. “Best Of” albüm projesini birkaç majör yapım firmasına götürdüğünü ve kendisine nazikçe kapının gösterildiğini. Sonra Umut Kuzey ve Özlem Demirbakan’ın yani Arpej Yapım’ın bu projeye nasıl talip olduğunu ve işi nasıl sahiplendiğini. O majör yapım firmaları şimdi pişman mıdır bilinmez ama Harun Kolçak’ın “Best Of” albüm projesi “Çeyrek Asır”ın şarkıları bugünlerde müzik listelerin üst sıralarında dolaşıyor. Harun Kolçak şarkılarını eskiden beri bilenler ve sevenler kadar, bir yeni nesil de Kolçak’ı yeniden keşfediyor bu aralar.
Bir “star” gibi yaşamadı hiç Harun Kolçak. Bir müzisyen gibi yaşadı. “Gir Kanıma” ile şöhreti yakaladığında zaten yıllardır müziğin içinde, sahnelerdeydi. Bu yüzden de ‘90’ların pop yıldızlarından birine dönüştüğünde bile bir pop yıldızı gibi davranmadı, kendini başka bir yere koymadı. Ne var ki piyasa, oyunu kuralına göre oynamayanlara karşı hiçbir zaman adil değildi. Ondandır ki 2006 ve 2012 çıkışlı son iki albümü yeterince ulaşamadı dinleyiciye. Bir de üzerine hastalığı geldi. Acaba Harun Kolçak “bitmiş” miydi artık? Bitmediğini, bitmeyeceğini, iyi şarkı, iyi müzik ve iyi müzisyenin her zaman yerini bulacağını “Çeyrek Asır”la dosta düşmana gösterdi.
Geçtiğimiz günlerde Arpej Yapım etiketiyle piyasaya sürülen “Çeyrek Asır” aslında sadece bir “Best Of” albüm olmanın ötesinde, aynı zamanda bir düetler albümü. İrem Derici, Bedük, Gökhan Türkmen, Tuğba Yurt, Yaşar, Kubat, Işın Karaca, Zara, Aşkın Nur Yengi, Alişan Göksu, Tan, Gülçin Ergül, Hakan Kahraman ve Umut Kuzey’den oluşan bir kadro, Harun Kolçak’a eşlik ediyor bu albümde.
Her biri bir şekilde hafızalarımıza yer etmiş, hayatlarımızın bir dönemine eşlik etmiş, daha da fazlası, sağlam müzikal yapıları ve sözleriyle “zamansız” sıfatını çoktan hak etmiş Harun Kolçak şarkıları ardı ardına sıralanıyor. Albüm, Kolçak’ın ilk “hit”i “Gir Kanıma” ile başlıyor ve “Gir Kanıma”nın da içinde olduğu ilk albüm “Beni Affet”ten bir başka “hit”, “Müptelayım Sana” ile kapanıyor. Tam 14 şarkı boyunca, bugünün popüler sesleri eşliğinde tadına doyulmaz bir ‘90’lar yolculuğuna çıkıyoruz.
Zira seçilen şarkıların biri (2006 tarihli “Ağlat Beni”) hariç tamamı Kolçak’ın 1990-2000 yılları arası döneminden şarkılar. İlk dört albümün yanı sıra Bendeniz – Harun Kolçak ortak teklisinden “Elimde Değil” ile Aşkın Nur Yengi’nin ilk albümünde yer alan ve Harun Kolçak’ın ilk albümünden bir yıl kadar önce yayımlanan “Bile Bile” de var bu albümde. Birer Harun Kolçak bestesi olan “Deli Et Beni” ve “Korkuyorum” ilk olarak Emel tarafından seslendirilmişti. “Deli Et Beni”yi yakın zamanda “rock” versiyonuyla ilk kez kendisi de seslendirmişti Harun. “Korkuyorum”u ise 1995 çıkışlı albümünde söylemişti.
Bir kere şarkılar çok iyi seçilmiş, şarkı ve şarkıcı eşleşmeleri çok doğru yapılmış ki bu tür albümlerde en büyük handikap budur biliyorsunuz. Gökhan Türkmen, Yaşar, Tuğba Yurt ve Gülçin Ergül düetleri benim albümdeki favorilerim oldu. Bedük’ün farklı düzenlemesi, İrem Derici’nin “Gir Kanıma”ya kattığı ekstra enerji, Tan’ın alaturka nağmelerle süslediği “Gitme Seviyorum”un bu hali de albümün güzel renkleri arasında. Keşke Aşkın Nur Yengi ve Harun Kolçak’ı zaten yıllardır bildiğimiz ve dinlediğimiz bir düetle değil de başka bir şarkı ile dinleseydik diye düşünmedim değil. Ama bu düet bu şekilde bir klasik oldu, ona da kabul.
Harun Kolçak’ın yıllardır birçok albümünde birlikte çalıştığı İskender Paydaş, şarkıları bugüne güncellerken çok da orijinal akışlarının dışına çıkmamış. Umut Kuzey düetiyle “rock” tınılar kazanmış “Müptelayım Sana” ve Bedük’ün kendi düzenlediği “Sensiz Olmam” dışında şarkıların orijinal hallerini bilen ve sevenler için şaşırtıcı bir sürpriz yok bu albümde ki bence bu doz da gayet yerinde olmuş.
Müziğin müzik, şarkı sözünün sözün şarkı sözü olduğu zamanlara ait şarkılar bunlar. İçi dolu şarkılar yani. Bu aralar çok ama çok ihtiyaç duyduğumuz türden. Albümün gördüğü ilgi en çok da bununla kaim olsa gerek. Hem bir şarkıcı hem de bir besteci olarak Harun Kolçak’ın ne kadar kıymetli olduğunu da bir kez daha hatırlatıyor bize. Umarım bunun arkası yeni şarkılarla dolu yeni albümlerle gelir.
Gökhan Türkmen’in akustik konserine gitmek istedim çünkü 2000’lerin ikinci yarısından sonra adını duyurmuş olmasına, yani sektörde nispeten daha yeni olmasına rağmen, ancak kıdemlilerin sahip olabileceği türden bir dinleyici kitlesine sahip olduğunu biliyordum ve bu kitleyi bir bar ortamında değil, akustik bir konser ortamında gözlemlemek için bu konser iyi bir fırsattı. Üstelik konserin Ses Tiyatrosu gibi çok kıymetli, çok özel bir salonda yapılıyor olması da cabasıydı.
(2 Haziran 2014 tarihinde Milliyet sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
2008 yılında yayımlanan ilk albümünden bu yana ciddi bir ivme kaydetti Gökhan Türkmen. İki albüm ve bir mini albümle (2,5 albüm yani) yakalanan bu başarıyı göz ardı etmemek gerek. Türkmen’in yeni albümü “En Baştan…” geçtiğimiz günlerde 3 Adım Müzik etiketiyle yayımlandı.
Gökhan Türkmen’i piyasaya yeni adım atan onlarca genç müzisyenden farklı kılan, başından beri Türkçe pop standartlarının dışında bir çizgiden yürümesiydi. Özellikle düzenlemelerde kendini hissettiren bu farklılık, kolaylıkla ortalama sınıfına sokulabilecek kimi şarkılarını bile dikkate değer kıldı. Buna karşın benim pek de haz etmediğim ama belli ki sevilen ve benimsenen şarkı söyleme biçimi de ona karekteristik bir farklılık olarak avantaj getirdi. “Büyük İnsan” gibi, “Biraz Ayrılık” gibi “hit”ler yakalayınca da başarı kaçınılmaz oldu.
Bu yeni albümde de yine standart pop klişelerinin dışında bir kulvardan yürüyor Gökhan Türkmen ve bunu ağırlıklı olarak yine düzenlemelere borçlu. Sözleri Gökhan Güneş tarafından yazılmış, bestesi Gökhan Türkmen’e, düzenlemesi ise Atıl Aksoy’a ait “Çatı Katı” gibi sağlam bir “hit” zaten albümü tek başına sürükleyebilecek güçte ama albümde onun dışında 12 şarkı daha var. Söz ve müziğini Gökhan Türkmen’in yazdığı “Oysa ki” diğer Türkmen “hit”lerinin yanına rahatlıkla yerleşebilir. Bir Murat Güneş şarkısı olan “Sen İstanbul’sun” da öyle. Sözlerini Gökhan Türkmen’in yazdığı, bestesini Türkmen ve Aytaç Özgümüş’ün birlikte yaptığı “İlla” da kolay dile düşecek bir başka şarkı.
Söz ve müziği Ahmet Faik Dökmeci’ye ait “Taş”ın Aytaç Özgümüş tarafından yapılmış ‘70’ler stili düzenlemesi benim sevdiklerim arasında. Yine Dökmeci’nin yazdığı ve bu defa Caner Anar’ın düzenlediği “Platonik” de farklı melodik yapısı ve düzenlemesiyle dikkat çekenlerden. Albümdeki bir başka Gökhan Türkmen bestesi olan ve düzenlemesi Tunç Çakır tarafından yapılan “Yaramaz”ın nakaratı Yıldız Tilbe’nin “Anlamak İçin”inin nakaratına teğet geçiyor.
İlk kez Sezen Aksu’nun 1985 yılında “Sezen Aksu Söylüyor” konserlerinde seslendirdiği Sezen Aksu – Onno Tunç şarkısı “Kurşuni Renkler”, Göksel’in 1997 yılında yayımlanan ilk albümünde yer almıştı. Şarkı bu albüme “cover” kontenjanından girmiş ve daha orta yaşlı bir şarkı olmasına rağmen Türkmen’e çok da yakışmış. Söz ve müziği Serkan Söylemez’e ait olan, düzenlemesini ise Ali Aksoy’un yaptığı “Oyun Bitiyor” gerek “rock” teması, gerekse Gökhan Türkmen’in vokal tarzıyla albümün ayrık otu gibi. Hemen öncesinde yer alan “Kalbim” de albümün bir diğer “pop-rock” şarkısı.
Sözleri ve müziği Serhat tekin imzası taşıyan olan “Dene”, Caner Anar’ın düzenlemesiyle, sözleri Serkan Söylemez, bestesi Gökhan Türkmen’e ait “Kısacası” ise Aytaç Özgümüş’ün düzenlemesiyle albümde daha “batı” kanadından ses veriyorlar.
Eğer Gökhan Türkmen’in özellikle pes tonlarda dolaşırken bir hayli nazal (bir parça nezleli gibi yani) tınlayan ses tekniğini dert etmezseniz (ki ben edenlerdenim), bu albümün uzunca bir süre kulaklarınızı okşayacak müzikal tatlar barındırdığını söyleyebilirim. Bu çizgide bir pop albümünün yolunun ana akımdan geçiyor olması da genç müzisyenler için ilham kaynağı olmalı.
Gökhan Türkmen’in çocukluk resimlerinin nostaljik kompoziyonlarla sunulduğu kitapçık, GT logosunun oymalı olarak işlendiği kartonet tasarımı şık ve iddialı ama kartonetin baskı ve kesimini nedense aynı özenle yapılmamış maalesef. Kartonet fotoğraflarında Kerem Çobanlı olduğunu da yazmadan geçmeyeyim.
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.