Oya Bora Röportajı

Bir Reddi Şöhret Hikâyesi


(Milliyet Sanat dergisi Haziran 2014 sayısında ve 3 Haziran 2014 tarihinde Milliyet gazetesi Cadde ekinde yayımlanmıştır.)

Rengârenk, cıvıl cıvıl kostümleri, birbirinden eğlenceli şarkıları ve danslarıyla ‘90’lı yılların kültlerinden biri olarak hatırlanıyor Oya Bora. O yılların masalı yazılsa, baş kahramanları onlar olabilirdi pekala. Çünkü bütün o pop furyasının, endüstriyel şarkıların, imaj çalışmalarının, envaı çeşit satış ve pazarlama tekniklerinin orta yerinde safiyet, samimiyet ve masumiyeti anımsattılar bize hep. Nitekim kimleri kimleri unuttuk ve eskittik ama onları hep hatırladık; ayrı bir yere koyduk. Müzikten hiç kopmasalar da 1997 yılında bu yana popüler piyasadan tamamen elini eteğini çeken Oya Bora ikilisinin uzun yıllar sonra yayınlanan yeni albümü, “Aşk Güzel Şeydir” ve “Adı Aşk Olsun” isimleri verilmiş iki disk ve toplam 34 şarkıdan oluşuyor. Yıllardır Aria prodüksiyon çatısı altında yaptıkları dizi ve film müziklerinin özenli bir seçkisi bu. Oya Küçümen ve Bora Ebeoğlu’yla Oya Bora efsanesini ve yeni albümlerini konuştuk.       


YHT: Oya Bora nasıl bir araya geldi?

BORA: Ben Boğaziçi Üniversitesinde okurken müzikle ilgilenmeye başladım. Yüksek lisans yaptığım dönemde Yamaha’nın Türkiye’de düzenlediği bir fuar vardı. Orada biz bir orkestra kurduk ve fuarda çalmaya başladık. Melih Kibar’la da orada tanıştık ve birlikte reklam cıngılları yapmaya başladık. O dönemde Eurovision Şarkı Yarışması ve festival yarışmaları çok gündemdeydi. Eurovision için bir grup kurmak istiyordu Melih. Dört kişilik bir grup olacaktı ve adını Grup Denk koyacaktık. Oya’nın yanı sıra iki kadın vokalist daha vardı. Oya’yla stüdyoda piyanonun başında tanıştık.

OYA: Ben Fransa’da yarı zamanlı şan eğitimi almıştım. Türkiye’de de bazı müzikallerde oynamıştım. Timur Selçuk’la çalışmıştım. Bora’yla tamamen iş arkadaşı olarak tanıştık. Yarışmadan sonra Melih’ten ayrıldık biz. Grup da zaten o şarkı için bir araya gelmişti; çünkü şarkı dört ses için yazılmıştı. Sonra biz Bora’yla birlikte çalışmaya devam ettik. Duygusal bir ilişki yoktu o zaman aramızda. O sonradan, kendi kendine gelişen bir şey oldu.

YHT: İlk kez 1987 yılında “Akvaryum” adlı bir albüm yayınladınız. Henüz genç popçular yoktu ortalıkta ve o dönem de yeni isimlere müzik yapımcıları da hiç şans vermezdi. Nasıl çıktı o albüm?  

OYA: Klasik bir Unkapanı yapımcısıydı aslında o kaseti yapan. Ama bize inandı ve yaptık. Komedi filmlerine konu olacak şeyler yaşadık o günlerde.

BORA: Çok heyecanlıydık ve müzik yapmak için ne yol varsa deniyorduk. Bir albüm yapmak gerekiyordu. En çok sevdiğimiz şarkıları seçtik ve bunları yapacağız dedik. Çok cesurmuşuz sahiden.


YHT: Şarkı söylerken dans eden bir ikili pek de alışık olduğumuz bir şey değildi o yıllarda. Oya Bora ikilisi planlanmış bir proje miydi?

BORA: Her şey kendiliğinden oldu. Kısa özeti bu. Zaten dans etmeyi ikimiz de çok seviyorduk.

OYA: Ben Sait Sökmen’le çalışıyordum. Bora da Geyvan McMillan’la çalışıyordu biz tanıştığımızda. Doğru kişilere denk geldik. “On İkiden” şarkısının koreografisini Devlet Balesinden Selçuk Borak yaptı mesela. Her şey tesadüflerle yavaş yavaş gelişti.

YHT: Bir çok festivalde, Eurovision’da boy gösterdiniz o dönemde. 1990 yılında “Tiryaki” albümünüz çıktı ama asıl kıyamet 1993 çıkışlı “Seni Bana Yazmışlar” albümü ile koptu. Bugün hâlâ Oya Bora denilince ilk akla gelen şarkılar hep o albümde. Nasıl çıktı o albüm?

OYA: İnanır mısınız, Teşvikiye’de, damı deli gibi akan, 40 metrekare bir evde yaşıyorduk. O albümün şarkılarını o evde yaptık. Hiç unutmuyorum, reklam dublajından bir para gelmişti. Gidip Unkapanı’ndan en ucuzundan bir klavye aldık. Bora onunla yaptı o besteleri.      

BORA: Bir de Gürol Ağırbaş yakın arkadaşımdı benim. Onunla zaman zaman kavga ederek, tartışarak, deli gibi uğraşarak yaptık o albümü. Çok emek verilmiş bir işti. Ama derdimiz satsın da para kazanalım filan değildi. İnanın ne zaman çıkacağını bile bilmiyorduk.


OYA: Albümün çıktığını ben tesadüfen Nişantaşı’nda bir vitrinde görünce öğrendim. Şahin Özer’i aradım hatta albüm çıkmış hiç haber vermediniz diye. “Dağıttık evet,” dedi. O da beklemiyordu bu kadar başarı kazanacağını tabii.

YHT: Sonra 1994’de “Saraylı” ve 1997’de Aşk, İhanet Vs.” albümleri geldi ve bu son albümden sonra Oya Bora bir anda ortadan kayboldu. Ne oldu?

BORA: Kırılma noktası “Aşk, İhanet, Vs.” idi. Çok inanarak yaptığımız bir albümdü. Kesinlikle beklediğimiz tepkiyi almadı.
OYA: O dönemde bir takım sorunlardan dolayı bazı firmaların klipleri yayınlanmıyordu Kral TV’de. Bizimki de yayınlanmadı. Yapımcımızla da sorunlar yaşadık. Küstük biz de.  

YHT: Bir sonraki albümde tekrar bilinen Oya Bora tarzına dönüp kaldığınız yerden devam edebilirdiniz oysa.

BORA: Bir beklentiyi karşılamadığınız zaman bir ters tepme oluyor. Ama illa herkes onu bekliyor diye onu da yapmak da doğru gelmiyordu bize.

OYA: Mutlaka yapabilirdik. Bir sürü sanatçı aynı tarzı sürdürdü. Ama biz hep içimizden geleni yaptık. Şöhret sürsün, para kazanalım diye içimizden gelmeyen bir şeyi yapamazdık. Yapmadık da. Başka yollara gittik. Daha fazla çalıştık. Çok kötü zamanlar geçirdik; hem maddi hem manevi olarak. Gerçekten dibe vurduk. Sonra bir yaz akşamı Cengiz Onural’la balkonda otururken aklıma geldi, “Siz niye film müziği yapmıyorsunuz?” diye sordum ben. Öyle bir yola girildi. Bora yine müzikle uğraştığı için tatmin oluyordu. Bana da ihtiyaçları olduğunda stüdyoya girip şarkı söylüyordum. Bir baktık seneler geçmiş böyle.


YHT: Bu bir “reddi şöhret” hikâyesidir denilebilir mi?

OYA: Evet evet, aynen öyle. Yıllar içinde değiştiğimiz halde değişmemiş gibi yapmak, şöhreti kaybetmeyelim diye aynı şeyleri yapmaya devam etmek acıklı bir durum gibi geldi bize. Ve vazgeçtik. Ama zordu tabii bu kararı vermek. Hem hiç paranız yok, hem de tanınmaya, onun rahatlıklarına alışmışsınız ve bir anda hepsini kaybediyorsunuz. Sonuçta bu bir karardı ve birbirimize destek olarak atlattık o dönemi. 

YHT: Oya Bora ikilisinin kült hale gelmesinde, bugün hâlâ o dönemde çok küçük yaşta olanların bile hatırladığı, sevdiği bir dönem ikonu olmasının sebebi ne peki sizce?


BORA: Yaptığımız işlerin, ama özellikle “Seni Bana Yazmışlar” albümünün zamanından farklı bir yerde durmasının payı büyük. Daha çok sentetik altyapılı pop müzik yapılıyordu o dönemde ve biz başka bir öneri sunduk. Aslına bakarsanız bu yeni albümümüz de bugünün popunda başka bir yerde duruyor. “Sound” olarak daha klasik bir rafa oturuyor. Böyle albümlerin geleceğe kalma daha yüksek oluyor diye düşünüyorum.

OYA: Ben biraz bizi gerçek dışı bir âlemde hayal eden dinleyicilere bağlıyorum. Hani Peter Pan masalı gibi bir hayal dünyası vardır ya; orada kötülük yoktur, orada ihanet yoktur, orada acı çekilmez. Bizim şarkılarımızı dinleyen insanlar bizi ve kendilerini biraz da o dünyanın insanı gibi görüyorlar.


YHT: Bu yeni albüm, bir “dönüş” albümü mü?

OYA: Dönüş lafı korkutucu bir laf. “Dönüşüm muhteşem olacak” gibi bir şey. Öyle değil.

BORA: Bir dönem çok yoğun konser yapmış, televizyona çıkmış bir ikili olarak öyle bir geri dönüş hiçbir zaman olamaz çünkü biz öyle bir geri dönüş planlamıyoruz/planlamadık. Bizi televizyona, gazeteye çıkarmak için arayanlara da ‘ne olur affedin’ diyoruz o yüzden. Bizi özleyenlere şarkılarımızla, albümle ulaşıyoruz. Bizi programlarda, şurada burada görmeseniz de olur. Ondan yorulduk herhalde ikimiz de. Böyle bir tercih kullanıyoruz.


YHT: Yıllar sonra neden bu şarkılar ve bu albüm?

OYA: Bu yapılması gereken bir projeydi çünkü çok güzel şarkılar yapmışız ve birçoğu bir dizide ya da filmde bir kere duyulup geçmiş. Bazıları hiç yayınlanmamış. Daha çok çok şarkı var. Bunlar eleyip albüme koyduklarımız. Yapımcımız Hakan Eren’e de bir teşekkür borçluyuz. İçimizdeki kilidi açtı aslında. Şimdi yine onunla bir “Best Of” projemiz var. Ama tamamen akustik, o popüler şarkıların “jazzy” versiyonları olacak. Bir de 2006’dan beri üzerinde çalıştığımız bir proje var. Aria bünyesindeki grupla şarkıları benim söyleyeceğim akustik bir albüm. Ersel Serdarlı’nın, Güler Özince’nin Bora’nın besteleri var. Yeni şarkılar.

BORA: Hakan Eren bizi anlıyor ve daha en başından “sizi hiçbir şey için, hiçbir yere çıkmak için zorlamayacağım,” dedi. Bu da bizim şansımız.


YHT: Bu aslında bir film ve dizi müzikleri albümü diyebilir miyiz?

OYA: Evet. Tamamen Aria bünyesinde ürettiğimiz şarkılar. Film ve dizi müzikleri… Ama çoğu bu albüm için yeniden düzenlendi ve kaydedildi. Eski kayıtları alıp aynen kullanmadık.

BORA: Cengiz Onural, Ceyda Pirali, Cenk Erdoğan ve benim bestelerim var bu albümde.

YHT: Bunca yıldır hem müzikal bir ortaklık yürütüyor, hem de hayatı paylaşıyorsunuz. Seneler aşkı öldürüyor mu?

OYA: Çok enteresan ama, hayır. Benim hala Bora’yla buluşacağım zaman kalbim çarpıyor. O da aynı şekilde... Bir arkadaşımız geçenlerde Bora’ya demiş “sen hâlâ Oya’yla ne kadar yumuşak konuşuyorsun,” diye. Ne yapalım, “Ne? Ha?” diye mi konuşalım? Hâlâ bir bardak su getirse bana “Zahmet oldu, çok teşekkür ederim” demeden almam. O içten gelen bir şey.


YHT: Bu albüm Oya Bora’ya eskisi gibi bir popülerlik getirir mi peki?

OYA: Hayatını tanınmak üzerine, albümün satması üzerine kurarsan, her şeyini ona bağlarsan sonuçta mutsuz olursun. Bu kadar basit aslında… Geçen Facebook hesabına bir şey yazdım ve çok olumlu tepki geldi: “Hiç kendimizi yırtmıyoruz albümü tanıtmak için. Su nasıl yolunu bulursa, albüm de yolunu bulur.”     

MAYIS 2014

1 yorum:


  1. Te echamos de Oya hermana y su hermano BORA GRUPO iguales cuando nos verá como 90lad .

    YanıtlaSil