Selami Şahin Röportajı

"DÖRT MEVSİME HİTAP EDİYORUM"


(Milliyet Sanat dergisi Eylül 2016 sayısında yayımlanmıştır.)

“Annem Mısır’ın İskenderiye şehrindendi. Hiç Türkçe bilmezdi. İsmi Hadice’ydi, ‘d’ ile. ‘Mehmet Efendi,’ derdi babama. ‘Üç kız üç erkeğimiz var ama ben bir tek Selami’ye kızamıyorum. Nereden buluyor bu cevapları, bu esprileri? Bu, büyüdüğü zaman bir şey olacak ama Yarabbim inşallah kötü bir şey olmaz!’ Ben daha yedi yaşındaydım, düşünün.”


Öyle ya… Selami Şahin denilince akla önce şarkıları, sonra esprileri geliyor. Ben de ister istemez o her biri yürek yırtan, kalp acıtan şarkıların yazarının esprili tarafından bahis açmadan geçemiyorum. “Hangi ismini kullanıyorsun?” diye soruyor bana. “Hakan,” diyorum. “Hakan… Geliyor mu hiç bir araya iki yakan?” diyor. Gülüyoruz birlikte. Zekâsı gözlerinden, bakışlarından fışkıran bir adam Selami Şahin. Sohbet boyunca kâh bahsi geçen şarkılarını söylemeye başlıyor, kâh Zeki Müren, İbrahim Tatlıses, Bülent Ersoy taklitleri yapıyor, kâh eski günleri yâd edip duygulanıyor.


Selami Şahin bu sene müzikte ellinci yılını kutluyor. Geçtiğimiz günlerde Harbiye Açık Hava’da ve Bodrum Antik Tiyatro’da verdiği konserler çok konuşuldu. Aslında o, yıllardır popüler genç şarkıcılardan, pop yıldızlarından filan daha fazla konser yapıyor, nerede sahneye çıksa orayı hıncahınç dolduruyor. Bu, sadece şarkılarının yüzü suyu hürmetine olacak bir şey değil. 70 yaşına iki kala Selami Şahin gençlere taş çıkartan enerjisiyle de sahneyi doldurabilen, şahsına münhasır bir yıldız.


YAVUZ HAKAN TOK: Bu elli yıllık hikâyenin en başına dönelim mi biraz?”

SELAMİ ŞAHİN: Antakya’nın Yayladağ, Yoncakaya Köyü’ndenim ben. Bizim köyde hâlâ sadece ilkokul var, başka okul yok. Öğretmenim sesimin çok güzel olduğunu söylerdi. Rahmetli annem babam fakirdi. İlkokuldan sonrasını okutamadılar. Ben de şarkıcı olacağım diye aşılanım. Annemin babamın rızasını alarak 14 yaşını daha bitirmeden evden ayrıldım. Antakya, Adana, İskenderun, Ankara… Birer ikişer ay muhtelif yerlerde çalıştım. 15 yaşına girerken de İstanbul’a geldim. Otelde çalıştım, lokantada çalıştım, çok acılı günler yaşadım. O zamanlar plak şirketleri Sirkeci’de, Doğubank İş Hanı’ndaydı. Sesimi dinletme imkânı olur diye orada iş buldum. Öyle başladı her şey.


YHT: Bir müzik eğitiminiz yoktu ama değil mi?

SŞ: Yoktu tabii. Şarkıcı olacağım ama nota filan bilmiyordum. Kimseden ders almadan, kitapların yardımıyla kendi kendime nota öğrendim. Bildiğim şarkıların notalarını inceliyordum. Piyanoda notaların yerlerini ezberliyordum. Öyle uğraşa uğraşa çözdüm. Büyük bir aşktı bu bendeki.


YHT: Önce başkalarının şarkılarını söylediğiniz plaklar doldurdunuz ama daha ilk bestenizle şöhret oldunuz. Şöhret olunca o güne dek verdiğiniz mücadele bitti mi, yoksa aslında yeni mi başladı?

SŞ: Bitmedi. Hep mücadele ettim. Çok farklı besteler yapmam lazımdı ve yaptım. 360-370 kadar şarkı var, bunların 200’e yakını ‘hit’ oldu. Türkiye’de bestelerimi okumayan kalmadı. Zeki Müren, Bülent Ersoy, Şükran Ay, Gönül Akkor, Behiye Aksoy… Çok beste yapmak hüner değil. Kalıcı ve farklı türlerde besteler yapmak lazım. Ben galiba onu yapabildim.


YHT: Daha da sayamadığınız onlarca isim var şarkılarınızı okuyan, hepimiz biliyoruz. Sizce en güzel kim okudu Selami Şahin şarkılarını?

SŞ: Bahçede güller var; kırmızısı da güzel, sarısı da güzel, beyazı da güzel. Ben sanatçıları da buna benzetiyorum. Herkesin sesi farklı, ayrı bir renk, ayrı bir güzellikte. Halk beğeniyorsa, seviyorsa o sanatçıya saygı duymak lazım. Kimseyi o okuyamadı, bu kötü okudu diye yargılamak bana düşmez.


YHT: Her şarkıyı herkes söyleyebilir mi peki?

SŞ: Benden eser isteyen kişiye onun yorumuna, sesine uygun beste veriyorum. Bu çok önemli. Çünkü ben Batı müziği yapıyorum, arabesk yapıyorum, Türk sanat müziği yapıyorum. Roman havası yaptım, Karadeniz türküsü yaptım. Yani her tür beste yapıyorum. Zaten benim çizgime, yorumuma uygun bir eser değilse ben söylemiyorum o şarkıyı. Bir de Şarkıyı kimse verirsem, o sanatçının sesini taklit ederek o şarkıyı okurdum ki kolay alışsın, öğrensin. Bir gün Zeki Müren’e vereceğim bir şarkıyı o şekilde kaydettik kasete, 4. Levent’teki evine gittim dinletmeye. "Selamiciğim ben bu şarkıyı ne zaman okudum?" dedi gülerek, "bunu plağa böyle koysak Zeki Müren okudu sanacaklar, helal olsun!" İyi bir rejisör oyuncuyu iyi yönetirse, on puanlık oyuncu yüz puanlık oyun çıkarır. Şarkıcıya şarkıyı nasıl okuyacağı konusunda yol göstermek lazım. E benim de taklit etme yeteneğim çok, Allah’a şükür.


YHT: Şöyle bir dışarıdan baktığınızda, şarkıcı Selami Şahin’i mi, besteci Selami Şahin’i mi daha çok beğenirsiniz?

SŞ: İkisi de eşit derecede. Dünyaya bir daha gelsem, yine besteci, yine şair, yine şarkıcı Selami Şahin olmak isterim.


YHT: Bir kaç kuşaktır, yediden yetmiş yediye herkesin kalbine dokunan şarkılar yazmış olmanın bir sırrı olmalı. Selami Şahin şarkı yazarken ilhamını nereden alıyor?

SŞ: Jolly Joker’e çıkıyorum mesela, yirmili yaşlarında gençler oluyor. ‘74 yılında yaptığım şarkımı okumaya başlıyorum, hepsi bir ağızdan eşlik ediyor, “Olmuyor, olmuyor, sensiz olmuyor,” diye. Bütün şarkılarımda böyle oluyor. Bu bana en büyük hediye. Dört mevsime hitap ediyorum. İlhamımı nereden alıyorum? Yaşadığım olaylardan, bir de birçok arkadaşımın yaşadığı şeylerden de etkileniyorum. Bir arkadaşım aşk acısı çekiyordu. ‘Tanrım canımı alsın da kurtulayım,’ dedi yanımda ağladı, beni de ağlattı. Ben de oturup ‘Bu gidişle bu aşk beni öldürür, kuluna bırakma sen al canımı,’ diye “Tanrım” şarkısını yazdım mesela.


YHT: "Yaşadığım olaylar” derken bunun içinde en çok da aşk olmalı. Siz uzun süredir evlisiniz. Evlilik aşkı öldürür derler oysa?

SŞ: Ben buna katılmıyorum. Bir insan sevdiği birisiyle evlenip de çocuk çocuğa karıştığı zaman aşkı daha fazla büyür. Ölümsüz aşklar mutlu eder insanı. Çok iyi tahlil yapmadan, kalbine sormadan, mevsimlik aşklarla yapılan evlilikler yanlıştır. Ben eşime çok şarkı yazdım. ‘80’li yıllarda Bostancı’da oturuyorduk. Mutfakta hiç başarılı değilimdir ben. Eşim, "Yahu bir gün de kalk bir çay demle, bir şey yap başımın tatlı belası!" dedi. Ben de oturup “Başımın Tatlı Belası” şarkısını yazdım. “Özledim Her Şeyini” şarkısını da ona yazdım. Bir de o zaman her gece sahneye çıkardık, bir ay, iki ay, sürekli. "Bir gün de eve akşam olmadan, güneş batmadan gel, kurban keseceğim," dedi bana. “Akşam Olmadan Gel” şarkısı oradan çıktı. Yani eşim için besteler yaptım, daha da yapacağım. Aşklar ölümsüzdür.


YHT: Üç çocuğunuz var ve ben biliyorum ki onlar sizin etrafınızda pervane oluyorlar. Selami Şahin markasını şu anda onlar yönetiyor. Bu da pek sık rastlanan bir şey değil sanki. Genellikle ünlü anne babaların çocukları anne babalarından bağımsız bir şeyler yapmaya çalışırlar.

SŞ: Ben annemden babamdan ne gördüysem, çocuklarımla da aynı şeyi yaşıyorum. Annem babam bana bırakın el kaldırmayı, ‘ulan’ kelimesini bile telaffuz etmemişlerdir. Hep arkadaştılar. Ben de iki oğlum ve bir kızımla öyle arkadaşım. Her şeyime onlar koşturuyorlar. Açık Hava konserindeki Zeki Müren hologramı da onların fikri. Orkestrayı onlar hazırlıyor, neler yapılacak edilecek, sahne dizaynı, her şeyi onlar planlıyor. Ben şarkılarımı söylüyorum sadece. Bu arada büyük oğlum Lider’e bir albüm yapıyoruz. Bir aksilik olmazsa sene sonu gibi çıkarmayı düşünüyoruz.


YHT: Müzikte ellinci yıl. Dile kolay… Ellinci yılı konserlerle taçlandırıyorsunuz ama başka projeler de var sanırım.

SŞ: Ellinci yılda hâlâ sanki ilk defa sahneye çıkar gibi bir heyecan duyuyorum. Birçok konser verdik, daha da vereceğiz. Benim bestelerimde oluşan bir saygı albümü de yapacağız ama ünlü şarkıcılarla değil, sesi güzel olan, tanınmamış gençlerle yapacağız ki onlara bir kapı açmış olalım. Çekmeyen çekenin halinden anlamaz. O yüzden ismi olmayan ama yetenekli gençleri seçip onlara söyleteceğiz şarkılarımı. Bir de on yeni şarkıdan oluşan bir albüm hazırlıyorum. Dinleyenler "Nasıl yaptın bu şarkıları, inanamıyoruz," diyorlar. Zaten çok iyi şarkılar olmadan albüm yapmanın bir anlamı yok. Beni sevenlere büyük sürpriz olacak o albüm.


YHT: Söz gelimi Müslüm Gürses, kariyerinin bir yerinde bir Teoman şarkısı okuyarak herkesi şaşırtmıştı. Selami Şahin’den de benzer sürprizler gelebilir mi bir gün?

SŞ: Halk beni bu çizgide, kendi has şarkılarımla, bu şekilde seviyor. Ben o modeli bozmam.

YHT: Sadece şarkılarıyla değil, insan olarak da sevilen, saygı duyulan bir sanatçı Selami Şahin. Ben hiç kimsenin dedikodunuzu yaptığını duymadım mesela.

SŞ: Tanrı demiş ki "Bana borçlu gelin, ben sizi affederim ama kula borçlu gelirseniz, ona karışmam." Kimseye bir yanlışım olmadı. Herkese sevgim, saygım sonsuz. Bana yapılmasını istemediğim şeyleri kimseye yapmadım bugüne kadar.

AĞUSTOS 2016 

1 yorum: