Dinlediklerim... Ağustos 2016

HEAVY SKY – “DREAMER”


Ankaralı bir grup Heavy Sky; nitekim adı da Ankara’yı çağrıştırmıyor değil. Ankara’da kapalı, kurşuni, ağır olan sadece hava değil atmosferdir aslında. Bundan mıdır bilinmez, Ankara’dan iyi müzisyenler, sıkı gruplar çıkar hep. Heavy Sky’ın prodüktörlüğünü kendi yaptığı ilk albümü “Dreamer” geçtiğimiz günlerde On Air etiketiyle yayımlandı. Bakmayın bunun grubun ilk albümü olduğuna, bu bilgiyi edinmemişken dinlemiş olsanız, buna asla ihtimal vermezsiniz; hatta Heavy Sky’ın bir Türk “rock” grubu olduğuna da.




Batu Akdeniz, Hakan Kılıç ve Çağlar Töngür, “cover” çalarak başlamışlar işe ama “cover” işi onları pek de tatmin etmemiş. Batu’nun besteleri varmış zaten ve kendi şarkılarını yazıp söyleyen bir grup olma arzusu ağır basmış. Mehmet Öztürk’ün de gruba dâhil olması ile Heavy Sky, özgün besteler çalan bir grup olma yolunda ilk adımını atmış. Yeni grupları yakından takip edenler, 2014 yılında videosu yayımlanmış “Unbreakable”ı hatırlayacaktır mutlaka.


O bir tek şarkıyla bile hayli ümit vaat ediyordu Heavy Sky. 2015’de videosu yayımlanan “Broken” ise beklentiyi daha da yükseltmişti. Nitekim şimdi elimizin altındaki albüm, beklentileri boşa çıkarmıyor.


Albümdeki tüm şarkıları Batu Akdeniz yazmış. Henüz yirmili yaşların ortasında olmasına rağmen, olgun bir şarkı yazarı Batu. Çok melodik, bununla birlikte derinlikli ve zekice kotarılmış şarkılar yazmakla kalmamış, dil olarak İngilizceyi seçmiş olmasına rağmen solist performansıyla da zorun üstesinden gelmeyi başarmış. “Hard rock”ın en parlak dönemini yakalıyor dinlediğimiz müzik. Türkiye’de bir elin parmağını geçmeyecek sayıda grubun başarabildiği bir şey bu. Üstelik bunu sadece şarkılarla değil, her bir grup elemanın enstrüman hakimiyeti ve totalde ortaya çıkan “sound”la da yapıyor Heavy Sky. Rahatlıkla dünya pazarına sunulabilecek bir albüm bu. Müzik biçemleri çok farklı olsa da Snakeroot, The Ringo Jets, Nemrud gibi yüzü ülke sınırlarının dışına dönük “rock” gruplarının arasına Heavy Sky’ı da dâhil etmek pekala mümkün.

Bu arada albümün yakın bir tarihte plak formatında yayımlanacağını da plak meraklılarına müjdeleyeyim.

SEKANS4 – “KAYIP KELİMELER KRALLIĞI”


Sekans4 tam bir “yıldızlar takımı” ya da müzisyen ağzıyla söylemek gerekirse “babalar”, hatta ”dedeler” takımı. Bilge Candan, Gür Akad, Zafer Şanlı ve Mert Topel yani Türkiye’de “rock” müzikle ilgili herkesin isimlerini iyi bildiği bu dört “baba”, her birinin ayrı ayrı hayalini kurduğu bir işe soyunmuş ve Sekans4 projesini ortaya çıkarmışlar. Bir grup kimliği altında özgün enstrümantal besteler çalmak yani bir nevi grubun “lead man”liğini çaldıkları enstrümanlara pay etmek.


Yıllardır hem davul çalan, hem de akademik düzeyde vurmalı saz eğitimi veren Bilge Candan, 30 yılı aşkın süredir Türk “rock” müziğinin adı ilk sıralarda anılan gitaristlerinden biri olan Gür Akad, bir bas gitar virtüözü Zafer Şanlı ve yine yıllardır çeşitli gruplar ve müzisyenlerle çaldıktan sonra klavyesiyle Nemrud’a dâhil olan Mert Topel… Bu dört ismi enstrümanlarıyla birlikte yan yana koyduğunuzda zaten bir de solist fazla gelirmiş diye düşünmeden edemiyor insan. Bazen söz de fazla gelebiliyormuş üstelik; olmasa da olurmuş. Sekans4’ün Yavuz Burç Plak etiketiyle yayımlanan “Kayıp Kelimeler Krallığı” albümünü dinlerken bunu açık bir biçimde hissediyorsunuz. (Benim gibi sözsüz müziği hep biraz eksik kalmış sayan bir müzik dinleyicisi bunu söylüyorsa, hafife almayın.)


İsmi geçen dört müzisyen kendilerini tamamen özgür bırakarak, ortak yakaladıkları müthiş uyum ve sinerjinin de gücüyle çalmışlar bu albümde. Ana eksen “rock” ise de, yer yer caza da uğruyor yolları, “blues”a da, “rock” müziğin başka başka duraklarına da. Albüm ile ilgili en güzel tanımı Murat Beşer yapmış zaten kartonet yazısında, üzerine daha güzel ne söylenebilir, bilmiyorum: ““Kayıp Kelimeler Krallığı” tam bir ‘rock’n roll’ lunaparkı.”

NEMRUD – “NEMRUD”


Müzik yazmaya başladığımdan bu yana yeni çıkan albümler gönderilir bana ama ilk kez bir albüm dijitalden ya da CD formatında değil, plak formatında gönderildi geçtiğimiz günlerde. Nemrud’un kendi adını taşıyan üçüncü albümü ilk etapta sadece LP formatında piyasaya sürülmüştü çünkü. Türkiye’de müziğin yıllar sonra yeniden plaktan dinlenmesi, plak kültürünün yeniden konuşulur olması yolunda en özenli ve en titiz işleri yapmış Rainbow45 Records etiketiyle piyasaya sürülen “Nemrud”, nefis kapak tasarımı, kaliteli baskısı, yüksek ses kalitesi ile benim gibi bir plakseveri bayram ettirecek bir albümdü. Albüme şimdilerde CD formatında ulaşmak da mümkün. Bu yazı kaleme alındığında henüz dijital platformlardan edinmek hâlâ mümkün değildi. Ama bana sorarsanız, evinizde bir pikabınız varsa, bu albümün plak baskısını arşivinize mutlaka katın derim.


Nemrud’un üçüncü albümü bu. Şu anki kadrosunda Mert Göcay, Levent Candaş, Mert Topel ve Mert Alkaya’nın bulunduğu grup, “progressive rock” tabir edilen türün yani günümüz Türkiye’sinin müzik yelpazesinde pek de adı anılmayan, ticari bir karşılığı neredeyse hiç olmayan bir türün temsilcisi. Epik, destansı, albüm bazında bir müzikal konu bütünlüğü olan, içinde caz ve klasik müzik öğeleri de barındıran bir müzik türü “progressive rock”. Özellikle ‘70’lerde dünyada bu türün en iyi grupları en iyi işlerini yaparken, Türkiye’de de izdüşümlerini görmek mümkün olmuştu. Anadolu-pop akımına koşut bir biçimde yerel öğelerin de kullanıldığı “progressive rock” örneklerinin en popüler olmuşlarından biri, (başından sonuna olmasa bile kısmen) Barış Manço’nun “Yeni Bir Gün” 33’lüğü idi sözgelimi. Nemrud ise ilk albümünden bu yana tıpkı ‘70’lerdeki gibi, Anadolu müziğinin izlerini süren ama bunu özgün bestelerle yapan bir grup. Analog kayıtlar yapıyor olmaları da cabası.


İlk iki albümleri dünya çapında da ilgi gören ve yakın bir zamanda Türkiye’de yine Rainbow45 Records tarafından plak formatında da basılan Nemrud, bu üçüncü albümünde türün sevenlerini kelimenin tam anlamıyla “uçuracak” bir işe imza atmış.


Albüm, kutsal kabul edilen Nemrud dağının hikâyesini metaforlar yardımıyla anlatırken, mistik ve fantastik öğelerden de yararlanıyor. Bütün hikâye birbirine bağlı dört şarkı ile anlatılıyor. Şarkı sözleri Mert Göcay tarafından yazılmış, besteler ve düzenlemeler ise grubun ortak çalışması ile ortaya çıkarılmış. Albümün CD baskısında “Gods Of The Mountain” ve “Forsaken Throne” adlı şarkıların radyo versiyonları ile de yer aldığını ayrıca belirteyim.


Albümün plak tutkunlarını en çok memnun edecek detaylarından biri de kapak tasarımının Betül Dengi Atlı’ya ait olması. Kapak, kartonet bilgisi okumaya meraklı plak arşivcileri, Betül Dengili Atlı’yı, ‘70’lerde imza attığı plak kapak tasarımları ile hatırlayacaktır mutlaka.

“Nemrud”, Türk müzik piyasasından dünya müzik sektörüne gözü kapalı gururla sunulabilecek bir iş. Türkiye’de ana akım “rock” müziğin büyük yüzdeyle dibe vurduğu bir dönemde bir anti-tez olarak bu tip iyi işlerin çıkması ise umut tazelemek adına sevindirici.

AĞUSTOS 2016 

Yavuz Hakan Tok

1 yorum:

  1. bütün yazıdaki her şeye katılıyorum ve bir şeyi de eklemek istiyorum. ankara'da arkadaş kitabevindeki cd reyonunda Heavy Sky'ın albümünü yabancı albümler kısmına koymuşlardı. Nemrud ve Sekans4 çok çok çok başarılı.

    YanıtlaSil