HEAVY SKY –
“DREAMER”
Ankaralı bir grup Heavy Sky; nitekim adı da Ankara’yı
çağrıştırmıyor değil. Ankara’da kapalı, kurşuni, ağır olan sadece hava değil
atmosferdir aslında. Bundan mıdır bilinmez, Ankara’dan iyi müzisyenler, sıkı
gruplar çıkar hep. Heavy Sky’ın prodüktörlüğünü kendi yaptığı ilk albümü
“Dreamer” geçtiğimiz günlerde On Air etiketiyle yayımlandı. Bakmayın bunun
grubun ilk albümü olduğuna, bu bilgiyi edinmemişken dinlemiş olsanız, buna asla
ihtimal vermezsiniz; hatta Heavy Sky’ın bir Türk “rock” grubu olduğuna da.
Batu Akdeniz, Hakan Kılıç ve Çağlar Töngür, “cover” çalarak
başlamışlar işe ama “cover” işi onları pek de tatmin etmemiş. Batu’nun
besteleri varmış zaten ve kendi şarkılarını yazıp söyleyen bir grup olma arzusu
ağır basmış. Mehmet Öztürk’ün de gruba dâhil olması ile Heavy Sky, özgün
besteler çalan bir grup olma yolunda ilk adımını atmış. Yeni grupları yakından
takip edenler, 2014 yılında videosu yayımlanmış “Unbreakable”ı hatırlayacaktır
mutlaka.
O bir tek şarkıyla bile hayli ümit vaat ediyordu Heavy Sky.
2015’de videosu yayımlanan “Broken” ise beklentiyi daha da yükseltmişti.
Nitekim şimdi elimizin altındaki albüm, beklentileri boşa çıkarmıyor.
Albümdeki tüm şarkıları Batu Akdeniz yazmış. Henüz yirmili
yaşların ortasında olmasına rağmen, olgun bir şarkı yazarı Batu. Çok melodik,
bununla birlikte derinlikli ve zekice kotarılmış şarkılar yazmakla kalmamış,
dil olarak İngilizceyi seçmiş olmasına rağmen solist performansıyla da zorun
üstesinden gelmeyi başarmış. “Hard rock”ın en parlak dönemini yakalıyor
dinlediğimiz müzik. Türkiye’de bir elin parmağını geçmeyecek sayıda grubun
başarabildiği bir şey bu. Üstelik bunu sadece şarkılarla değil, her bir grup
elemanın enstrüman hakimiyeti ve totalde ortaya çıkan “sound”la da yapıyor
Heavy Sky. Rahatlıkla dünya pazarına sunulabilecek bir albüm bu. Müzik
biçemleri çok farklı olsa da Snakeroot, The Ringo Jets, Nemrud gibi yüzü ülke
sınırlarının dışına dönük “rock” gruplarının arasına Heavy Sky’ı da dâhil etmek
pekala mümkün.
Bu arada albümün
yakın bir tarihte plak formatında yayımlanacağını da plak meraklılarına
müjdeleyeyim.
SEKANS4 –
“KAYIP KELİMELER KRALLIĞI”
Sekans4 tam bir “yıldızlar takımı” ya da müzisyen ağzıyla
söylemek gerekirse “babalar”, hatta ”dedeler” takımı. Bilge Candan, Gür Akad,
Zafer Şanlı ve Mert Topel yani Türkiye’de “rock” müzikle ilgili herkesin
isimlerini iyi bildiği bu dört “baba”, her birinin ayrı ayrı hayalini kurduğu
bir işe soyunmuş ve Sekans4 projesini ortaya çıkarmışlar. Bir grup kimliği
altında özgün enstrümantal besteler çalmak yani bir nevi grubun “lead
man”liğini çaldıkları enstrümanlara pay etmek.
Yıllardır hem davul çalan, hem de akademik düzeyde vurmalı
saz eğitimi veren Bilge Candan, 30 yılı aşkın süredir Türk “rock” müziğinin adı
ilk sıralarda anılan gitaristlerinden biri olan Gür Akad, bir bas gitar
virtüözü Zafer Şanlı ve yine yıllardır çeşitli gruplar ve müzisyenlerle
çaldıktan sonra klavyesiyle Nemrud’a dâhil olan Mert Topel… Bu dört ismi
enstrümanlarıyla birlikte yan yana koyduğunuzda zaten bir de solist fazla
gelirmiş diye düşünmeden edemiyor insan. Bazen söz de fazla gelebiliyormuş
üstelik; olmasa da olurmuş. Sekans4’ün Yavuz Burç Plak etiketiyle yayımlanan
“Kayıp Kelimeler Krallığı” albümünü dinlerken bunu açık bir biçimde
hissediyorsunuz. (Benim gibi sözsüz müziği hep biraz eksik kalmış sayan bir
müzik dinleyicisi bunu söylüyorsa, hafife almayın.)
İsmi geçen dört müzisyen kendilerini tamamen özgür
bırakarak, ortak yakaladıkları müthiş uyum ve sinerjinin de gücüyle çalmışlar
bu albümde. Ana eksen “rock” ise de, yer yer caza da uğruyor yolları, “blues”a
da, “rock” müziğin başka başka duraklarına da. Albüm ile ilgili en güzel tanımı
Murat Beşer yapmış zaten kartonet yazısında, üzerine daha güzel ne
söylenebilir, bilmiyorum: ““Kayıp Kelimeler Krallığı” tam bir ‘rock’n roll’
lunaparkı.”
NEMRUD –
“NEMRUD”
Müzik yazmaya başladığımdan bu yana yeni çıkan albümler
gönderilir bana ama ilk kez bir albüm dijitalden ya da CD formatında değil,
plak formatında gönderildi geçtiğimiz günlerde. Nemrud’un kendi adını taşıyan
üçüncü albümü ilk etapta sadece LP formatında piyasaya sürülmüştü çünkü.
Türkiye’de müziğin yıllar sonra yeniden plaktan dinlenmesi, plak kültürünün
yeniden konuşulur olması yolunda en özenli ve en titiz işleri yapmış Rainbow45
Records etiketiyle piyasaya sürülen “Nemrud”, nefis kapak tasarımı, kaliteli
baskısı, yüksek ses kalitesi ile benim gibi bir plakseveri bayram ettirecek bir
albümdü. Albüme şimdilerde CD formatında ulaşmak da mümkün. Bu yazı kaleme
alındığında henüz dijital platformlardan edinmek hâlâ mümkün değildi. Ama bana
sorarsanız, evinizde bir pikabınız varsa, bu albümün plak baskısını arşivinize
mutlaka katın derim.
Nemrud’un üçüncü albümü bu. Şu anki kadrosunda Mert Göcay,
Levent Candaş, Mert Topel ve Mert Alkaya’nın bulunduğu grup, “progressive rock”
tabir edilen türün yani günümüz Türkiye’sinin müzik yelpazesinde pek de adı
anılmayan, ticari bir karşılığı neredeyse hiç olmayan bir türün temsilcisi.
Epik, destansı, albüm bazında bir müzikal konu bütünlüğü olan, içinde caz ve
klasik müzik öğeleri de barındıran bir müzik türü “progressive rock”. Özellikle
‘70’lerde dünyada bu türün en iyi grupları en iyi işlerini yaparken, Türkiye’de
de izdüşümlerini görmek mümkün olmuştu. Anadolu-pop akımına koşut bir biçimde
yerel öğelerin de kullanıldığı “progressive rock” örneklerinin en popüler
olmuşlarından biri, (başından sonuna olmasa bile kısmen) Barış Manço’nun “Yeni
Bir Gün” 33’lüğü idi sözgelimi. Nemrud ise ilk albümünden bu yana tıpkı
‘70’lerdeki gibi, Anadolu müziğinin izlerini süren ama bunu özgün bestelerle
yapan bir grup. Analog kayıtlar yapıyor olmaları da cabası.
İlk iki albümleri dünya çapında da ilgi gören ve yakın bir
zamanda Türkiye’de yine Rainbow45 Records tarafından plak formatında da basılan
Nemrud, bu üçüncü albümünde türün sevenlerini kelimenin tam anlamıyla
“uçuracak” bir işe imza atmış.
Albüm, kutsal kabul edilen Nemrud dağının hikâyesini
metaforlar yardımıyla anlatırken, mistik ve fantastik öğelerden de
yararlanıyor. Bütün hikâye birbirine bağlı dört şarkı ile anlatılıyor. Şarkı
sözleri Mert Göcay tarafından yazılmış, besteler ve düzenlemeler ise grubun
ortak çalışması ile ortaya çıkarılmış. Albümün CD baskısında “Gods Of The
Mountain” ve “Forsaken Throne” adlı şarkıların radyo versiyonları ile de yer
aldığını ayrıca belirteyim.
Albümün plak tutkunlarını en çok memnun edecek detaylarından
biri de kapak tasarımının Betül Dengi Atlı’ya ait olması. Kapak, kartonet
bilgisi okumaya meraklı plak arşivcileri, Betül Dengili Atlı’yı, ‘70’lerde imza
attığı plak kapak tasarımları ile hatırlayacaktır mutlaka.
“Nemrud”, Türk müzik piyasasından dünya müzik sektörüne gözü
kapalı gururla sunulabilecek bir iş. Türkiye’de ana akım “rock” müziğin büyük
yüzdeyle dibe vurduğu bir dönemde bir anti-tez olarak bu tip iyi işlerin
çıkması ise umut tazelemek adına sevindirici.
AĞUSTOS 2016
bütün yazıdaki her şeye katılıyorum ve bir şeyi de eklemek istiyorum. ankara'da arkadaş kitabevindeki cd reyonunda Heavy Sky'ın albümünü yabancı albümler kısmına koymuşlardı. Nemrud ve Sekans4 çok çok çok başarılı.
YanıtlaSil