Şimdi Haberler


“HATIRA DEFTERİ” AÇILIYOR!



Yaz başından beri üzerinde çalıştığımız “Hatıra Defteri” projesi, nihayet izleyici ile buluşmaya hazır! “Hatıra Defteri” TRT Müzik’te yayınlanacak bir televizyon programı. Henüz gün ve saati kesinleşmediği için buraya yazamıyorum ama Ekim ayı içerisinde (muhtemelen ayın ilk günlerinde) birinci bölümü yayına girecek.




Eski şarkıları topyekun “nostalji” başlığı altında bir müzik türü olarak adlandırmamız boşuna değil. Muazzez Ersoy’un yarattığı ağır tahribat nedeniyle kimileri pek sevmese de bu tabiri, eski şarkıları dinlemek ve sevmenin eskiyi özlemekle bir ilgisi var. Hele ki o şarkılar, hayatlarımıza fon müziği olmuş, eşlik etmişse bir zamanlar.


Bundandır ki geçmişi anlatan ya da hatırlatan programların (radyo ya da televizyon fark etmez) izleyene/dinleyene dokunabilmesi için ortak hafızamız kadar ortak hatıralarımıza da hitap etmesi gerektiğini düşünenlerdenim ben. Bu programı da, tıpkı daha önce yaptığımız geçmişe dönük işlerde olduğu gibi, yine bu izlek üzerinden şekillendirdik. Yine aynı gerekçeyle de adını “Hatıra Defteri” koyduk.


“Hatıra Defteri”nde her hafta üç farklı sayfa aralanacak. Bir sayfada doksanlı yılların (ben hâlâ bunun farkında olmasam da) çoktan “nostalji” olmuş şarkılarını hatırlayacağız. Memleketin ikinci pop patlamasından hatırımızda kalanlar… Çok eğlenceli, çok iyi niyetli, zaman zaman komik, zaman zaman da “Aaa ben bunu mu seviyormuşum?” dedirten şahane şarkılar, klipler var bu bölümde.



“Yeniden” sayfasında yeniden söylenmiş eski şarkılar gelecek ekrana; yani “cover”lar. Eski ve yeni halleriyle zamansız şarkıları anlatacağız. Bu bölümde zaman zaman şarkıyı yeniden seslendiren şarkıcı bizzat kendisi anlatacak kendi “Yeniden”ini. 


“Haftanın Yıldızı”nda ise daha ziyade yetmiş ve seksenlerden bu yana tanıdığımız Türk popunun kıdemli isimlerini hem TRT arşivinden seçtiğimiz görüntüleri, hem de sohbetleriyle izleyebileceksiniz.



Programın metinlerini ben yazıyorum, seslendirmeleri Elhan yapıyor. Yapım ve yönetim Derya Cesur imzası taşıyor. Yönetmen yardımcısı ise Deniz Dökmetaş. Aşağıdaki resimde ekibi toplu halde görüyorsunuz. Soldan sağa sırasıyla Derya, Elhan, ben, kameramanımız Yüksel Şipka ve Deniz. (Bu fotoğraf çekildikten kısa bir süre sonra gördüğünüz masa bulunduğu yerden, yani Beyoğlu Kallâvi Sokak'tan kaldırıldı, bunu da tarihe not düşmekte fayda var.)



Ben bu şarkıları, bu şarkıcıları, bu görüntüleri ve bu sesleri o kadar seviyorum ki, bugüne dek yaptığımız her programı yayını esnasında (sanki yapan biz değilmişiz gibi) büyük bir heves, heyecan ve coşkuyla izlemiş, dinlemişimdir. Bu da öyle olacak. O yüzden yayın gününü ben de merakla bekliyorum. “Bir hatıra defteridir hayat; her satırını yaşadıkça yazdığımız…” diye başlayacak ve oradan devam edeceğiz. Hayırlara vesile olur inşallah!



“CİNGİ 2“NİN MUTFAĞINDAN



Selçuk Sami Cingi’nin ilk albümü 2009’da yayımlanmıştı. Ne ki onun tanınırlığını arttıran Nilüfer’in “12 Düet” albümündeki “Unut Gitsin” düeti oldu. Müzikal ortakları Levent Candaş ve Nedim Ruacan’la birlikte şekillendirdikleri bu düette Cingi’nin Freddie Mercury kokusu hissettiren müthiş vokali kadar ülke sınırları içerisinde duymaya pek de alışık olmadığımız türden bir müzikal zenginlik taşıyan düzenleme de çok etkileyiciydi.


Cingi şimdilerde Candaş ve Ruacan’la yollarını ayırmış, bununla birlikte ikinci albümü için de kolları sıvamış. “Cingi 2” henüz mutfakta, hazırlık aşamasında ama bir süredir isteyen herkes bu mutfağa misafir olabiliyor.



Evet Türkiye’de ilk kez (ben daha önce hiç duymadım en azından) bir albümün yapım aşamaları bir “blog” marifetiyle meraklılarına sunuluyor. “Blog” yazıları Bizzat Cingi tarafından kaleme alınıyor. Cingi yazılarında kendisinden ve birlikte çalıştığı müzisyenler de bahsediyor.


Önümüzdeki günlerde görüntü ve ses kayıtlarıyla daha da ilginç hale gelecek bu “blog” sayesinde “Cingi 2”nin mutfağını canlı canlı görme şansımız olacak.


EUROVISION 2011 DVD’DE!



Aslında basılalı çok oldu ama arasanız bulunmuyor. Neden bilmiyorum, ne müzik marketlerde ne de internet alış veriş sitelerinde DVD’yi bulmak mümkün. Biz epeyce uğraştıktan sonra İstinye Park D&R’a sipariş vermek suretiyle bir tane getirttirebildik. Yurt dışındaki alış veriş sitelerinden almak da mümkün ama tabii o vakit biraz beklemeyi göze almanız gerekiyor.


Paketin içinden üç DVD çıkıyor. Birincisinde birinci yarı-final, ikincisinde ikinci yarı-final, üçüncüsünde ise büyük final var. Başka da bir şey yok. Yani öyle kutunun içine kitapçık filan koyma zahmetine girmemişler. Bizi bozmadı zira Dusseldorf’ta yeterince tanıtım broşü, kitap filan toplamıştık. Kaldı ki handiyse yüz göz olduğumuz yarışmacılar hakkında fazladan bir bilgiye daha ihtiyacımız yoktu.


Bununla birlikte bu “blog”da yayımlanan Eurovision günlüklerimi takip edenlerin yakından bildiği gibi, epeyce eğlenceli ve hareketli geçen dokuz günün anılarını tazelemek anlamında bu DVD’nin pek faydalı olduğunu söyleyebilmem mümkün.


Bu dünyanın en büyük, en eğlenceli ve en yararsız müzik etkinliğinin 2011 sayfasını arşivinize katmak sizi memnun edecekse DVD’yi edinmekte gecikmeyin, zira adeta sayıyla satıyorlar.



NOT: Birinci yarı-finalin açılışında sunucuların arkasında gözüken Türk bayraklarını sallayanlar biziz; Elhan, Ege ve ben. Ta 1974’ten bu yana Eurovision izleyerek büyümüş bir adamın günün birinde kendini Eurovision DVD’sinde görmesinin nasıl yüce bir coşku olduğu konusunda empati  duymuyorsanız, boşuna gözünüzü yormayın; bu bilgiyi es geçebilirsiniz.


EYLÜL 2011

Yavuz Hakan Tok

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder